26 Ocak 2016 Salı

Örümcek Ağındaki Kız - David Lagercrantz

ÖRÜMCEK AĞINDAKİ KIZ
Özgün Adı: Det Som İnte Dödar Oss
Çevirmen: Ali ARDA
Pegasus Yayınları
Ekim 2015, 1. Baskı
Orijinal İlk Basım: 2015
514 Sayfa


AFD:
  Stieg Larsson kitaplarıyla henüz blogumuz yokken 2011 yılında tanışmış, üç kitabı da bir çırpıda okuyup bitirmiştim. Kitaplar bittikten sonraki tek temennim; henüz 50 yaşında, asansörü bozuk bir binanın 7. katına merdivenleri kullanarak çıkarken geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eden Stieg Larsson'un geride bıraktığı notlarında 10 kitap olarak düşlediği serinin devamı niteliğinde birşeyler bulunması ve bir gün yeni kitapların piyasaya sürülmesiydi.

 "Örümcek Ağındaki Kız" ismini duyduğumda çok heyecanlandım. Hemen kitap hakkında araştırmalara başladım. Larsson'un ailesi bugüne kadar çok sayıda yazardan seriyi devam ettirme teklifi alsa da hiçbirini kabul etmemişler. En sonunda David Lagercrantz aileyi ikna edebilmiş. Fakat internette okuduklarıma göre Larsson'un yarısından fazlasını yazmış olduğu 4. kitabın taslağı, 30 yıl hayatını paylaşmış olduğu sevgilisi Eva Gabrielsson'un elinde. Larsson ve Gabrielsson resmi olarak evli olmadığından kitabın yayın hakları ise Larsson'un ailesinde kalmış. Böylece ortaya büyük bir kriz çıkmış.

    Eva Gabrielsson'un, 4. kitabın yayınlanmasına itiraz eden en büyük isim olması şaşırılmayacak bir durum tabii ki. Elinde 4. kitabın taslağı olmasına rağmen, yayın hakkı yok ve aile ortada var olan taslağa rağmen başka bir yazarın 4. kitabı yeni baştan yazmasına izin veriyor. Gabrielsson. “Ölmüş bir yazara yapılacak şey değil bu. Bence üçleme olduğu gibi kalmalıydı. Ben okurları düşünüyorum. Eski bir dost haline gelen şahane bir yazarla tanıştılar. Şimdi onlara ‘eski dostunuz gitti ama size kör bir randevu veriyoruz bununla mutlu olun deniyor.” diyerek fikrini açıkça belirtiyor. Bu eleştiriler sadece Gabrielsson'dan gelmiyor. Bu durumun yanlış olduğunu ve Lagercantz'ın kitabın hakkını veremediğini düşünen çok sayıda eleştiri okudum.

  Tüm bu eleştirilere rağmen ben kitabı okuyunca ne hissettim? Açıkçası Lisbeth Salander'ı, Mikael Blomkvist'i, Milennium'u ve bu heyecanı özlemişim. Ben okurken oldukça keyif aldım. Seriyi okumamın üzerinden 5 yıl gibi bir süre geçmiş olmasının bunda ne kadar etkisi var? Acaba tüm kitapları yeniden okusam Larsson ve Lagercrantz arasındaki farkı ben de hisseder miyim? bilemiyorum.

   Kitabımızın konusuna gelelim. Sansasyonel haberleriyle gündem olan ve dergisi Milennium'u ayakta tutmayı başaran Mikael Blomkvist, yıllardır etkili bir haber yakalayamamış, bu durum Milennium'un başarısını oldukça etkilemiştir. Milennium çağa ayak uyduramamış bir şekilde, hayatta kalmaya çalışmaktadır.  Lisbeth Salander ise üçüncü kitapta anlatılan dava sürecinden sonra ortalıkta görünmemektedir. Blomkvist bile Lisbeth'den haber alamıyordur. Derken ortaya insanzekasından üstün zekaya sahip bilgisayar teknolojisini hayata geçirmeye çalışan Frans Balder çıkar. Bu teknolojiyi kendi adına kullanmak isteyen karanlık güçler Balder'ı öldürüp bilgisayarlarını çalar. Balder'ın katilini gören tek bir kişi vardır. O da, Balder'ın, zihinsel engeli olduğu bilinen ve hiç konuşamayan oğlu August'tur.

   Balder öldürülmeden önce basına konuşmak ister ve Blomkvist'i arar. Balder'ın teknolojisini çalmak isteyenler, Lisbeth'in de düşmanı çıkınca o da olaya karışmış olur ve heyecan kaldığı yerden devam eder.



Kitabın Tanıtımından: 
Halkı gözetleyenler, en sonunda halk tarafından gözetlenirler.

Lisbeth Salander, Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi NSA’in ağını hacklemiş ve çok önemli bazı bilgiler edinmiştir. Ejderha dövmeli kızın adaletsizliğe karşı duyduğu öfke hiç sönmeyecek bir alev gibidir, özellikle de o ateşi daha da harlayacak birtakım devlet sırlarını ele geçirdikten sonra.

Mikael Blomkvist, gecenin bir yarısı yapay zekâ konusunda uzman Profesör Balder’den gizemli bir telefon alır. Millennium’u içine düştüğü zor durumdan kurtaracak bir haberin kokusunu alan Mikael, profesörle görüşmeye gittiğinde örümceklerle dolu bir ağın içine düştüğünü fark eder. Ve işte böylece yıllar sonra Lisbeth’le yolları yeniden kesişir.

Korumak için öldürmeye hazır biri…
Gerçeklerin birbirine dolandığı bir ağ…
Ve avının peşini asla bırakmayacak bir örümcek.

Millennium serisi dördüncü kitabıyla bomba gibi geliyor.
Örümcek ağına düşmeye hazır olun!

“Lisbeth Salander fanları rahat bir nefes alabilirsiniz, punk hacker kahramanımız emin ellerde. Lagercrantz Örümcek Ağındaki Kız’da Lisbeth’in yüreğinin ve geçmişinin derinliklerine inmeyi başarıyor, babasıyla ilgili anılar da cabası. Beş üzerinden beş.”
USA Today

“Gerçeği söylemek gerekirse Örümcek Ağındaki Kız’ı okurken aslında bu romanı Larsson’un yazmadığını unuttuğum anlar oldu.”
The Telegraph

“Lisbeth Salander, Lagercrantz’ın ellerinde kurgunun en harika ve en asi kadın kahramanı olmaya devam ediyor.”
The Financial Times

“Lagercrantz sözünde durmuş ve Millennium’u yeniden başarıyla diriltmiş. Hemen en yakındaki kitapçıya koşun.”
Le Point


wikipedia.org
David Lagercrantz Hakkında:
 David Lagercrantz, 4 Eylül 1962'de doğan İsveçli gazeteci ve yazar. İsveç'in ünlü basın adamlarından Olof Lagercrantz'ın oğludur. Üniversitede felsefe ve din eğitimi aldıktan sonra Gottenburg Gazetecilik Okulu'ndan mezun oldu. Uzun süre gazetecilik yaptı.

  İlk kitabı İsveçli dağcı Göran Kropp'un biyografisi oldu. İlk kitabını İsveçli mucit Hakan Lans'ın biyografisi ve Alan Turning hakkında yazdığı kurgusal romanı Wilmslow I Syndafall izledi. 2011 yılında yayınladığı "I am Zlatan Ibrahimovic" biyografisiyle ile dünya çapında şöhrete kavuştu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...