13 Şubat 2016 Cumartesi

Mülksüzler - Ursula K. Le Guin

MÜLKSÜZLER
Özgün Adı: The Dispossesed
Çevirmen: Levent MOLLAMUSTAFAOĞLU
Metis Yayınları
Aralık 2014, 14. Basım
İlk Basım: 1974
335 Sayfa

AFD:
   Neredeyse her "Mutlaka Okunması Gereken Kitaplar" listesine adını görsem de, bir bilim-kurgu kitabı olduğunu düşündüğümden hep uzak durdum Mülksüzler'e. Özellikle kitaplar konusundaki beğenilerine güvendiğim arkadaşım Erman'ın sürekli okumam için Mülksüzleri önermesi, "Düşündüğün tarz bir bilim-kurgu değil, daha çok distopya- ütopya tarzı" demesi ve son olarak da "Ben tekrar okuyacağım, birlikte okuyalım" önerisiyle Mülksüzlere başladım. Teşekkür ederim Erman, sen olmasan Mülksüzler sürekli okuması ertelenen bir kitap olacaktı.

    Mülksüzler Erman'ın da söylediği gibi klasik bir bilim-kurgu kitabı değil. Zaten ülkemizde de uzun yıllar bilim-kurgu kategorisine dahil edilmemiş. Bilim-kurgu ögesi olarak sadece, hikayenin bilinmeyen bir dünyada gerçekleşmesini söyleyebiliriz. Kitabın geri kalan kısmında ise, ütopik ve distopik ögelerle sistem eleştirisi yapılıyor. 

   Kitabımız Urras adındaki bir gezegen ve onun uydusu Anarres'te geçiyor.  Urras, Dünyamıza çok benziyor. Farklı ülkelerin yer aldığı, savaşın, açlığın ve haksız zenginliğin hüküm sürdüğü yaşam tarzıyla bize çok da uzak olmayan bir gezegen. Anarres ise verimsiz topraklara sahip, üzerinde yaşayanların geçimini zar zor sağladığı bir gezegendir. Fakat Anarres'te anarşizmin en güzel örneği uygulanmaktadır. Anarşizmin ilk kuralına bağlı kalınmış, hiç bir şekilde bir devlet ya da otorite kabul edilmemiştir. Herkes doğduğundan itibaren aldığı eğitimle kendi özyönetim anlayışını kazanır. Mülkiyet yoktur her şey herkesindir ve hiç kimse hiçbir şeye sahip değildir.

   Anarres, normalde insanların yaşadığı bir gezegen değildir. Urras'ta yaşanan devrim sonrası devrimin asıl yüzü Odo ve yanındakilere (Odocular) Anarres'te yaşamaları teklif edilmiştir. Odocular  da Anarres'te istedikleri anarşizme kavuşmuşlardır.

  Kahramanımız Shevek, Annares'te doğmuş bir fizikçidir. Shevek'in Anarres'ten ayrılıp Urras'a giden ilk kişi olması ile olaylar başlayacaktır. Bu diğer dünyayı ziyaret işine herkes olumlu bakmamaktadır. Peki Shevek Atalarının terk ettiği Urras'ta nasıl karşılanacaktır? Anarşizmden başka yönetim şekli bilmeyen Shevek, Urras'ta neler yaşayacak, neler görecektir? Peki, Anarres'e geri dönebilecek midir? Bu soruların cevabı Mülksüzlerin sayfalarında. 

  Unutmadan Mülksüzler'in 1975'te bilim-kurgunun en büyük iki ödülü Hugo ve Nebula'yı da aldığını söyleyeyim. Bu önemli ödülleri kazanan Mülksüzler, sıradan bir roman, bilim-kurgu ya da distopya kitabı değil. Mülksüzler kendimizi, yaşamımızı, dünyamızı yeniden sorgulamamızı sağlayacak bir başyapıt.  Mülksüzler kesinlikle her okurun okuması gereken bir kitap.

Altı Çizilesi:
  Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.

 "Öğrencilerinin anarşist olmamalarını mı bekliyorlar?" dedi. "Gençler başka ne olabilirler ki? En alttaysan, aşağıdan yukarıya örgütlenmelisin!"

 Bu öğrenciler çok iyi eğitilmişlerdi. Zekaları keskindi, her şeye hazırdılar. Çalışmadıkları zamanlarda dinleniyorlardı. Bir dizi başka zorunluluk yüzünden köreltilmiyorlar, dikkatleri dağılmıyordu. Bir gün önce görev sıraları gelip çalıştıkları için yorulup sınıfta uyuklamıyorlardı. Toplumları onları istek, kafa karışıklığı ve endişeden tamamen uzak tutuyordu.
  Neyi yapmakta özgür olduklarıysa ayrı bir sorundu. Shevek'e onların zorunluluklardan uzak tutulma özgürlüğüyle, inisiyatif kullanma özgürlüklerindeki eksiklik aynı orandaymış gibi geliyordu.
  Sınav sistemi ona anlatıldığında çok şaşırmıştı; doğal öğrenme isteğini, bu bilgiyle doldurulma ve istendiğinde geri kusma dizisinden daha fazla engelleyebilecek bir şey düşünemiyordu. İlk önceleri sınav yapıp not vermeyi reddetti, ama bu, Üniversite yöneticilerinin keyfini o kadar kaçırdı ki, ev sahiplerine nezaketsizlik etmemek için isteklerine uydu. Öğrencilerinden fizikte ilgilerini çeken herhangi bir sorun hakkında bir makale yazmalarını istedi; sonra da bürokratlar formlarına ve listelerine yazacak bir şey bulabilsinler diye hepsine en yüksek notu vereceğini söyledi. Birçok öğrencinin şikayet etmek için gelmelerine şaşırdı. Onun problem hazırlamasını ve doğru soruları sormasını istiyorlardı; sorular düşünmek değil, öğrendikleri yanıtları yazmak istiyorlardı. Bazıları herkese aynı notu vermesine şiddetle karşı çıktılar. Parlak öğrencilerle aptal olanlar nasıl ayırt edileceklerdi o zaman? Çok çalışmanın ne yararı kalacaktı? Eğer rekabetçi ayrımlar olmayacaksa, hiçbir şey yapmamak daha iyiydi.

  Feodal dönemde aristokratlar oğullarını üniversiteye göndererek Üniversite üzerinde üstünlük taslamaya çalışıyorlardı. Bu günlerde ise durum tersine dönmüştü: Üniversite insan üzerinde üstünlük sağlıyordu. Shevek'e gururla İeu Eun'da verilen burslar için rekabetin her yıl arttığını, bunun da kurumun gerçek demokrasisini kanıtladığını anlattılar. "Kapıya bir kilit daha asıp adına demokrasi diyorsunuz," dedi. 

  "Bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın; suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun."

 "Aslında hiç düşünmemek her zaman daha kolay. Şirin, güvenli bir hiyerarşi bulup yerleş. Değişiklik yapma -onaylanmama tehlikesine düşme- iş arkadaşlarını rahatsız etme. Yönetilmeye izin vermek her zaman en kolay şey."

  "Anarres'te hiçbir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok, birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri
görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiçbir şeye sahip olmadıkları için özgürdürler. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız, tek başına, sahip olduğu yığınla birlikte. Hapiste yaşıyor, hapiste ölüyorsunuz. Gözlerinizde görebildiğim yalnızca bu- duvar, duvar!"

  Yeterince, hatta kıtı kıtına yetecek kadar yiyecek olduğu zaman paylaşmak kolaydı. Ya olmadığı zaman? O zaman güç devreye giriyordu; güçlü olan haklı oluyordu; güç, onun aygıtı şiddet ve en büyük müttefiki, görmezden gelen göz.

  Onlarla pazarlık etmeyi düşünmüştü; ancak çok saf bir anarşistin düşünebileceği bir şeydi bu. Birey
Devlet'le pazarlık edemezdi. Devlet güçten başka bir para tanımaz: Üstelik parayı da kendisi basar.

  Adalet güç kullanılarak elde edilemez!

  Bizi bir araya getiren şey, acı çekmemiz. Sevgi değil. Sevgi akla boyun eğmez, zorlandığında da nefrete dönüşür. Bizi birleştiren bağ seçilebilir bir şey değil. Biz kardeşiz. Paylaştığımız şeylerde kardeşiz. Hepimizin tek başına çekmek zorunda olduğu acıda, açlıkta, yoksullukta, umutta biliyoruz kardeşliğimizi. Biliyoruz, çünkü onu öğrenmek zorunda kaldık. Bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz. Uzattığınız el de boş, tıpkı benimki gibi. Hiçbir şeyiniz yok. Hiçbir şeye sahip değilsiniz. Hiçbir şey sizin malınız değil. Özgürsünüz. Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir.

  Özgürlüğümüz dışında hiçbir şeyimiz yok. Size kendi özgürlüğünüzden başka verecek bir şeyimiz yok. Bireyler arasında karşılıklı yardımlaşma dışında hiçbir yasamız yok. Hükümetimiz yok, yalnızca
özgür birlik ilkemiz var. Devletlerimiz, uluslarımız, başkanlarımız, başbakanlarımız, şeflerimiz, generallerimiz, patronlarımız, bankerlerimiz, mülk sahiplerimiz, ücretlerimiz, sadakalarımız, polislerimiz, askerlerimiz, savaşlarımız yok. Başka da pek fazla şeyimiz var sayılmaz. Biz paylaşırız, sahip olmayız. Varlıklı değiliz. Hiçbirimiz zengin değiliz. Hiçbirimiz iktidar sahibi değiliz. Eğer istediğiniz Anarres'se, aradığınız gelecek oysa, o zaman ona eli boş gelmeniz gerektiğini söylüyorum. Ona yalnız ve çıplak gelmeniz gerekiyor, tıpkı bir çocuğun dünyaya, geleceğine, hiçbir geçmişi olmadan, hiçbir malı mülkü olmadan, yaşamak için tümüyle başka insanlara dayanarak gelmesi gibi. Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim'i satın alamazsınız. Devrim'i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir.

1 Şubat 2016 Pazartesi

Ocak 2016 Çok Satan Kitaplar Listesi

   20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Ocak ayı listemizin başında Ahmet Ümit'in son kitabı Elveda Güzel Vatanım var.


ELVEDA GÜZEL VATANIM

  1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam:

Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami’nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru:
Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?


  “Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar.” Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir.



  Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller,  yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası,  ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan…


  Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Evet, bir vakitler zihnim,  kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…



1. Elveda Güzel Vatanım - Ahmet Ümit - Everest Yayınları 
2. Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupery
3. Korkma Kalbim - Ahmet Batman - Destek Yayınları
4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
5. Oyuncu Anne - Şermin Çarkacı - Elma Yayınevi
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...