RAY BRADBURY
Çevirmen: Zerrin - Korkut Kayalıoğlu
İthaki Yayınları
Şubat 2012, 1. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1953
240 Sayfa
AFD:
Her zaman söylediğim gibi, "Bilim Kurgu" pek tercih ettiğim bir tür değildir. Fakat Fahrenheit 451 aslında Bilim Kurgu değil de "Distopik Kitaplar" sınıfına giriyormuş. Bu kadar zaman uzak durduğum için üzüldüm açıkçası.
Distopik Kitaplar nelerdir? Bu sorunun cevabından önce "Distopya ne demek?" sorusunu cevaplamalıyız. Distopya'ya kıs abir tanımla anti-ütopya diyebiliriz. Ütopya, aslında olmayan/olması mümkün gözükmeyen ideal toplum demekse, distopya da aslında olmayan/olması mümkün gözükmeyen baskıcı ve kötü bir rejimle yönetilen toplum demek. Ütopya tanımında kullanılan "olması mümkün olmayan" kavramını kabul edebiliyorum fakat distopyada bulunan aynı kavramı kabul edemiyorum. İş, "eşitlik" kavramına gelince ütopikdir kesinlikle, fakat "baskı ve eşitsizlik" kavramlarına gelince bence olabilirliği artıyor. Bir Kuzey Kore'yi ya da durmadan internet yasakların yaşandığı bir Türkiye'yi düşününce "olması mümkün olmayan" cümlesi gereksiz kalıyor.
Fahrenheit 451'i Ray Bradbury 1953'te yazmış. Gelecekte, tüm kitapların yasaklandığı bir Amerika'da geçiyor kitabımız. Evet kitap okumak, bulundurmak yasak. Devletin bastığı talimatnameler hariç herhangi bir kitap saklandığını düşündüğünüz bir evi hemen ihbar edebilirsiniz. İhbarınız itfaiyeye ulaştığı gibi itfaiye erleri büyük bir hızla gelip o kitapları yakar. İşte artık siz ve tüm ülke güvendedir!
İtfaiye erleri artık söndürmüyorlar, sadece yakıyorlar. Ve bu itfaiyeciler, o zamana kadar tüm itfaiyecilerin yakmakla görevli olduklarını biliyorlar, çünkü onlara öyle öğretilmiş. Çünkü tüm haber alma organları ellerinden alınmış, basılı hiçbir şey yok, televizyonlar ve radyolar hükumetin elinde. Her bilgi insanlara servis edilmeden önce hazırlanıyor. Kitabı yorumluyorum aslında ama kurduğum cümleler ne kadar da tanıdık geliyor bana. Ben sanki böyle bir ülke biliyorum, yasaklar ülkesi haline getirilmeye çalışılan bir ülke... :(
Neyse biz yine kitabımıza dönelim, baş karakterimiz itfaiye eri Montag. Montag ülkede bulunan her sıradan vatandaş gibi hiçbir şey sorgulamadan, hiçbir şey merak etmeden yaşamaktadır. Sağlığı, sıhhati yerinde, güzel bir evliliği ve işi vardır. Ne geçmiş ne de gelecek onu kaygılandırmamaktadır. Kendine biçilen hayatı yaşayan ve kitapları yakan bir itfaiye eridir Montag. Montag'ın hayatı yolda karşılaştığı komşusu Clarisse'in sorularıyla değişmeye başlar. Bir şeyler merak etmeye, düşünmeye ve yaktığı kitaplardan kendisine ayırıp sakladıklarını merak edip okumaya başlar.
Peki Montag kitapları okumaya başladığında ne olacaktır? Hükumetin yasağına karşı gelmenin nasıl bir cezası olacaktır? Kitapları yakmak ile görevli bir itfaiyecinin elinde kitap olması nasıl karşılanacaktır? Yoksa Montag tüm öğrendiklerini kendine mi saklayacaktır? Tabii ki tüm bu soruların cevapları Fahrenheit 451'de.
Benim için mutlaka okunmalı diye önereceğim kitaplar arasında Fahrenheit 451. Bundan sonra da sürekli okumak isteyip ertelediğim diğer iki distopik kitabı okuyacağım; George Orwell'ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ü ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünya'sı
Kitabın adının neden Fahrenheit 451 olduğunu da söyleyelim. Fahrenheit 451 bir kağıdın tutuşma sıcaklığı olduğundan dolayı kitaba bu isim verilmiş. Kitabın ülkemizde "Değişen Dünyanın İnsanları" adıyla gösterilmiş olan filmini de izlemeyi unutmayalım. En son olarak da İthaki Yayınları'nın bu basımından sonra bastığı 60.yıla özel kitabı seçmenizi öneririm. Çünkü bu basımın çevirisi biraz kötüydü. Yeni basım tekrar gözden geçirilerek basılmış. Keyifli okumalar dilerim.
Diğer Distopik Roman Örnekleri
Biz - Yevgeniy İvanoviç Zamyatin
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell
Hayvan Çiftliği - George Orwell
Ben (roman) - Ayn Rand
Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley
Demir Ökçe - Jack London
Açlık Oyunları - Suzanne Collins
Sineklerin Tanrısı - William Golding
Otomatik Portakal - Anthony Burgess
Mülksüzler - Ursula K. Le Guin
V for Vendetta - Alan Moore ve David Lloyd
Körlük - Jose Saramago
Altı Çizilesi:
Mutlu olmak için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz ama mutlu değiliz.
Önceleri kitaplar birkaç kişiye çekici gelmişti, şurada, burada, her yerde. Onlar farklı olmayı göze alabiliyorlardı. Dünyada yer çoktu. Fakat sonra gözler, dirsekler ve ağızlarla doldu taştı dünya. Nüfus iki, üç, dört kat arttı. Filmler, radyolar, dergileri kitaplar bir çeşit puding hazırlama yönergesi düzeyine indi...
Kitaplarda bir şeyler olmalıydı,hayal edemeyeceğimiz şeyler,kadının yanan bir evde kalmasını sağlayacak bir şeyler....Bir hiç için kalmazsın.
İhtiyacınız olan kitaplar değil, vaktiyle kitapların içinde olanlar.
İyi yazarlar genellikle hayatın gerçeklerine dokunurlardı. Bu bakımdan kitaplardan neden bu kadar nefret edildiğini, korkulduğunu anlıyor musunuz? Hayatın gerçek yönlerini veriyorlar.
İyi yazarlar yaşama sık sık dokunurlar. ortalama yazarlar üstüne hafifçe dokunup geçerler. kötü olanlar ona tecavüz edip, leşini sineklere bırakır.
Düğmenin yerini fermuar aldı,insanın gündoğumunda giyinirken düşünecek kadar bile zamanı,bir felsefe saati,dolayısıyla da melankoli saati yok.
Bugünlerde insanlar kendilerine bir şey olmayacağından çok emin görülüyorlar. Başkaları ölür, onlar Ölmez. Sonuç ve sorumluluk yok. Oysa, her ikisi de var. Neyse bunlardan söz etmeyelim ha? Sonuç kavranıncaya kadar iş işten geçmiş oluyor, öyle değil mi, Montag?
- Kendini riske atıyorsun.
- Bu da ölmenin iyi yanlarından biri; eğer kaybedecek bir şeyin yoksa istediğin riske girebilirsin.
Kitaplar bize ne tür eşekler ve aptallar olduğumuzu hatırlatmak içindir. Kitaplar, tören alayı büyük bir gürültü içinde caddede ilerlerken, Sezar'ın kulağına 'Unutma, Sezar, sen de ölümlüsün' diyen pretoryen muhafızlarıdır.
Kitabın Tanıtımından:
Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. On yıldır kitap yakıyordu. Gecenin bir yarısında yola çıkışlarını, alevlerin kitapları yutuşunu hiç sorgulamamıştı... Hiç sorgulamamıştı, insanların korkusuzca yaşadıkları bir geçmişi anlatan o 17 yaşındaki genç kızla karşılaşana dek... Montagın hayatındaki bütün yanlışlar doğrularla yer değiştirir o andan sonra... İşini, eşini, yaşayışını yeni bir gözle değerlendirir. Önünü alamadığı duyguları onu, asla tahmin edemeyeceği şeyler yapmaya iter. Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biri. Okuyun ve kendinizi yeni baştan kurun.
Guy Montag işini seven bir itfaiyeciydi. On yıldır kitap yakıyordu. Gecenin bir yarısında yola çıkışlarını, alevlerin kitapları yutuşunu hiç sorgulamamıştı... Hiç sorgulamamıştı, insanların korkusuzca yaşadıkları bir geçmişi anlatan o 17 yaşındaki genç kızla karşılaşana dek... Montagın hayatındaki bütün yanlışlar doğrularla yer değiştirir o andan sonra... İşini, eşini, yaşayışını yeni bir gözle değerlendirir. Önünü alamadığı duyguları onu, asla tahmin edemeyeceği şeyler yapmaya iter. Sansüre, totaliter yönetimlere, kültür endüstrisine ve uzunca bir süredir sürdürdüğümüz yaşam tarzına yönelik en keskin eleştirilerden biri. Okuyun ve kendinizi yeni baştan kurun.
17 Nisan 2014 tarihinde "Fahrenheit 451"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
nj.com |
Gerçek adı, Raymond Douglas Bradbury olan yazar 22 Ağustos 1920 tarihinde, Illinois'te dünyaya geldi. Bradbury, gençlik yıllarının çoğunu Waukegan’da bulunan Carnegie Kütüphanesi’nde geçirdi.
1938 yılından itibaren yazdığı öyküleri fanzinlere satarak para kazanmaya başlayan Bradbury, Los Angeles Bilimkurgu Cemiyeti’ne katılarak Robert A. Heinlein, Fredric Brown ve Jack Williamson gibi ustalarla tanıştı.
İlk kitabını 20 yaşında yayımlatan Bradbury, edebiyat tarihine damgasını vuran eserlere imza attı. Özellikle distopik ve belirsiz bir geleceği anlattığı başyapıtı 'Fahrenheit 451' ile bilimkurgunun 'gerçek'liğine dair en önemli örneklerden birini vererek ölümsüzleşti.
1947 yılında Marguerite McClure ile evlenen Bradbury bu evlilikten 4 kız çocuğu sahibi oldu. 5 Haziran 2012'de 91 yaşında vefat etti.
Kaynak: ntvmsnbc.com
Ray Bradbury'nin Türkçeye Çevrilmiş Eserleri:
Ateş ve Buz (Nisan Yayınları)
Deliler Mezarlığı Bir Başka İki Şehrin Hikayesi (Nisan Yayınları)
Eve Dönüş (İthaki Yayınları)
Fahrenheit 451 (İthaki Yayınları)
Gümüş Çekirgeler (Baskan Yayınları)
Mars Yıllıkları (İthaki Yayınları)
Resimli Adam (İthaki Yayınları)
Son Yaya (Nisan Yayınları)
Şimdi ve Daima (İthaki Yayınları)
Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana (İthaki Yayınları)
Uğursuz Bir Şey Geliyor Bu Yana (İthaki Yayınları)
Yakma Zevki (İthaki Yayınları)
Bu kitabı okurken insan gerçekten bunalıyor. Yanlış anlaşılmasın kitabın sıkıcılığından değil de, anlatılan baskıcı ortamın gerçekçiliğinden. Kara dörtleme denilen distopyalardan biri olan Fahrenheit 451 bence bir baş yapıt. Yazınız için teşekkürler. Kitaplığınızda okunmayı bekleyen Bin dokuz yüz seksen dört kitabını bence hiç ertelemeyin. Oradaki durum daha bir farklı, daha bir çarpıcı, daha bir baskıcı. 2 distopya arka arkaya okumak sağlığa zararlı değil ancak 3.sü için ara vermek lazım. :)
YanıtlaSilEn yakın zamanda Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'e başlıyorum ve üçleme hakkındaki tavsiyenizi de mutlaka dinleyeceğim.
SilBenim okuduğum ilk distopik kitaptı Fahrenheit 451. Çok etkileyici bulmuştum, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ü de devamında okuyup aslında olayların çok da 'ütopik' olmadığı kanısına varmıştım. Favori distopik kitabım kuşkusuz Körlük; Hayvan Çiftliği ile Cesur Yeni Dünya da kütüphanemde sırasını beklemekte...
YanıtlaSilDistopik kitaplar ilk etapta okurda karamsarlık yaratıyor gibi görünse de ben kazandığım farkındalığın çok kıymetli olduğunu düşünüyorum...
Keyifli okumalar...
Körlük de ben de bekleyenler arasında.
SilFarkındalık kazanmak... evet doğru söylüyorsunuz, distopik kitaplar insanlara bir farkındalık kazandırıyor.
Bir sonraki okuma listeme alırım düşüncesi ile okumadığım bir kitap daha. 1984 ile kara dörtlemeye başlayacağım. Nasıl devam ederim bunu zaman gösterir.
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürler.Bence biraz uyanmaya ve bu tür kitaplarla zihnimizi yormaya ihtiyacımız var.Elimde körlük ve Hayvan Çiftliği okunmayı bekliyor.Okumada öncelikli sıraya aldım.Beni de uyandırdığınız için teşekkürler...
YanıtlaSil