Everest Yayınları
Aralık 2015, 1. Baskı
558 Sayfa
AFD:
Yorumlarımı okuyanlar bilir, Ahmet Ümit kitaplarını çok severim. Çünkü, Ahmet Ümit'in kitaplarını yazarken büyük bir emek harcadığını biliyorum, sadece kurgusal bir cinayet romanıyla yetinmez Ahmet Ümit, o cinayeti çözmeye çalışırken bize alt metinde tarihimizi anlatır, günümüz olaylarına bakış açısıyla da romanına renk katar.
Ahmet Ümit kitaplarından ilk olarak Sis ve Gece'yi okumuştum. Sis ve Gece'den sonra elime hangi romanı geçerse okumaya başladım. Son yazdıklarını ise gözüm kapalı aldım, zira Patasana, Beyoğlu Rapsodisi ve Kavim gibi çok beğenerek okuduğum romanlardan sonra Ahmet Ümit benim için ne yazsa okurum yazarları arasına girdi.
Ahmet Ümit kitaplarında genellikle; çözülmesi zor bir cinayet, karakterler arasında yaşanan güzel bir aşk hikayesi ve Ahmet Ümit'in bize asıl aktarmak istediği, tarihimiz olur. Cinayet ve aşk, kitabın sürükleyiciliği için gereklidir. Fakat "Elveda Güzel Vatanım"da çözülmesi gereken herhangi bir cinayet olmamasına ve bana göre Ester ve Şehsuvar Sami'nin aşk hikayesi de çok etkileyici olmamasına rağmen kitap sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Çünkü "Elveda Güzel Vatanım" tarihimizin en önemli dönemlerinden biri olan Cumhuriyet öncesi Osmanlı'da, İtthihat ve Terraki fedaisi Şehsuvar Sami'nin yaşadıklarını anlatıyor. Bu yaşanılanlar da bana yeteri kadar heyecan verici geldi.
Yorumlarımı okuyanlar bilir, Ahmet Ümit kitaplarını çok severim. Çünkü, Ahmet Ümit'in kitaplarını yazarken büyük bir emek harcadığını biliyorum, sadece kurgusal bir cinayet romanıyla yetinmez Ahmet Ümit, o cinayeti çözmeye çalışırken bize alt metinde tarihimizi anlatır, günümüz olaylarına bakış açısıyla da romanına renk katar.
Ahmet Ümit kitaplarından ilk olarak Sis ve Gece'yi okumuştum. Sis ve Gece'den sonra elime hangi romanı geçerse okumaya başladım. Son yazdıklarını ise gözüm kapalı aldım, zira Patasana, Beyoğlu Rapsodisi ve Kavim gibi çok beğenerek okuduğum romanlardan sonra Ahmet Ümit benim için ne yazsa okurum yazarları arasına girdi.
Ahmet Ümit kitaplarında genellikle; çözülmesi zor bir cinayet, karakterler arasında yaşanan güzel bir aşk hikayesi ve Ahmet Ümit'in bize asıl aktarmak istediği, tarihimiz olur. Cinayet ve aşk, kitabın sürükleyiciliği için gereklidir. Fakat "Elveda Güzel Vatanım"da çözülmesi gereken herhangi bir cinayet olmamasına ve bana göre Ester ve Şehsuvar Sami'nin aşk hikayesi de çok etkileyici olmamasına rağmen kitap sürükleyiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş. Çünkü "Elveda Güzel Vatanım" tarihimizin en önemli dönemlerinden biri olan Cumhuriyet öncesi Osmanlı'da, İtthihat ve Terraki fedaisi Şehsuvar Sami'nin yaşadıklarını anlatıyor. Bu yaşanılanlar da bana yeteri kadar heyecan verici geldi.
"Elveda Güzel Vatanım"ın çıkacağını duyduğum andan itibaren kitapla ilgili neredeyse tüm bilgilere kulağımı kapadım. Ahmet Ümit'in çok güzel bir eser ortaya çıkaracağına inanıyordum. Bu inançla, kitabın içeriği hakkında gereğinden fazla bilgi alıp kitabın vereceği keyfi azaltmak istemedim. Kitap hakkında tek bildiğim, İtiihat ve Terraki dönemini anlatmış olmasıydı. Bu bilgi kitabı sabırsızlıkla beklemem için artı bir sebep oldu. Çünkü tarihimizi roman şeklinde okumayı seviyorum ve İttihat ve Terraki dönemi okullarımızda sadece bir iki cümleyle geçilen bir dönem, okulda öğrendikleriyle "Bu dönemi iyi biliyorum" diyebilecek bir kişi çıkabileceğini sanmıyorum. Kitabın sayfaları arasında ilerledikçe 31 Mart Olayı, Bab-ı Ali Baskını gibi önemli olaylar hakkında sadece üstün körü bilgilerim olduğunu fark ettim. Tarih kitapları, araştırmaları da okumama rağmen benim için bir romandan öğrendiğim bilgiler, tarih kitabından öğrendiğim bilgilerden daha kalıcı oluyor. Belki de bu yüzden Ahmet Ümit'in romanlarını bu kadar çok seviyorum.
"Elveda Güzel Vatanım" kesinlikle önereceğim kitaplar arasındadır. Fakat bir polisiye, bir cinayet romanı okuyayım diyerek "Elveda Güzel Vatanım"ı elinize alıyorsanız sıkılabilirsiniz. Tarihi bir roman okumak isteyenler için ise doğru bir tercih olacaktır. İyi okumalar dilerim.
"Elveda Güzel Vatanım" Tanıtım Filmi
Altı Çizilesi
Devletin derinlikleri, toprağın derinliklerinden daha karanlıktır...
Kazanmaktan çok haklı olmak, güçlünün değil, kaybedenin yanında, mazlumla birlikte olmak.
Bu topraklarda bir felaket var Şehsuvar. Sanki suyla değil, kanla beslemişiz tarlaları, sanki güneş değil, vahşi bir ışıkmış günümüzü aydınlatan, bizi emziren annelerimiz memelerinden süt değil, öfke akmış... Öyle acımasız, öyle sert, öyle merhametsiz... Başka türlü neden bulamıyorum bu katliamlara, bu vicdansızlıklara, bu gaddarlığa... O millet, bu millet de değil benim derdim. hepimiz Osmanlı'ydık işte, al birimizi vur ötekine.... Ama adım gibi eminim, bu topraklarda bir kötülük var, her geçen gün biraz daha büyüyen, mani olunamaz bir kötülük...
Ne para ne kadın, bence ahlakın baş düşmanı iktidar. Ahlaktan yoksun iktidar makamı, ya hırsız yapar insanı ya da soysuz. ne yazık ki insanoğlu iktidar denilen o büyük kudretle başa çıkmayı henüz başaramadı, bundan sonra başaracağı da kuşkuludur.
Kazanmaktan çok haklı olmak, güçlünün değil, kaybedenin yanında, mazlumla birlikte olmak.
Bu topraklarda bir felaket var Şehsuvar. Sanki suyla değil, kanla beslemişiz tarlaları, sanki güneş değil, vahşi bir ışıkmış günümüzü aydınlatan, bizi emziren annelerimiz memelerinden süt değil, öfke akmış... Öyle acımasız, öyle sert, öyle merhametsiz... Başka türlü neden bulamıyorum bu katliamlara, bu vicdansızlıklara, bu gaddarlığa... O millet, bu millet de değil benim derdim. hepimiz Osmanlı'ydık işte, al birimizi vur ötekine.... Ama adım gibi eminim, bu topraklarda bir kötülük var, her geçen gün biraz daha büyüyen, mani olunamaz bir kötülük...
Ne para ne kadın, bence ahlakın baş düşmanı iktidar. Ahlaktan yoksun iktidar makamı, ya hırsız yapar insanı ya da soysuz. ne yazık ki insanoğlu iktidar denilen o büyük kudretle başa çıkmayı henüz başaramadı, bundan sonra başaracağı da kuşkuludur.
Hep öyle yapmaz mıyız zaten? Anne baba söz konusuysa, onları hiç önemsemeyiz. çünkü fedakarlıklarını ve sevgilerini hep yanımızda bulacağımızı biliriz. Ancak kaybettiğimizde anlarız kıymetlerini.
En mühim mücadele, fikirle yapılandır, şiddet eninde sonunda uygulayana dönen bir bumerangdır.
Herkesin aynı yalana inanıyor olması, onu hakikat yapmaz.
Kitabın Tanıtımından:
1926 yılının o hüzünlü sonbaharı. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, genç cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çalışıyor. O büyük altüst oluşun içinde bir adam:
Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami’nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru:
Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?
“Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar.” Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir.
Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan…
Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Evet, bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…
Şehsuvar Sami… Bir zamanların İttihat ve Terakki fedaisi, şimdilerin yorgun komitacısı. Şehsuvar Sami’nin etrafında dönen amansız bir entrika. Bir yanda kaybettiği ama hiçbir zaman yüreğinden çıkartamadığı sevgilisi Ester, öte yanda yaşanılan tarihsel bozgun… Kaybedilen bir ülke, kaybedilen bir şehir, kaybedilen bir hayat. Ve aklında hep aynı soru:
Devlet mi kutsaldır, yoksa insan mı?
“Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar.” Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir.
Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan…
Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Evet, bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…
Ahmet Ümit Hakkında: Ahmet Ümit 1960’ta Gaziantep’te doğdu. 1983’te Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi. 1985-1986 yıllarında Moskova Sosyal Bilimler Akademisi’nde eğitim gördü. Kitapları Almanya, Avusturya, Kore ve Yunanistan’da ilgi gören usta yazar Ahmet Ümit’in ‘Masal Masal İçinde’ adlı kitabı Kore’de, ‘Sis ve Gece’ isimli eseri Almanya’da ‘Beyoğlu Rapsodisi’ Yunanistan’da, ‘Kukla’ adlı romanı ise Fransa’da yayımlandı. Ve yazar hakkında, gazetelerde övgü dolu çok sayıda makale yer alıyor.
Ahmet Ümit Kitapları:
1. Sokağın Zulası (1989)
2. Çıplak Ayaklıydı Gece (1992)
3. Bir Ses Böler Geceyi (1994)
4. Masal Masal İçinde (1995)
5. Sis ve Gece (1996)
6. Tapınak Fahişeleri (1997)
7. Agatha'nın Anahtarı (1999)
8. Kar Kokusu (1998)
9. Patasana (2000)
10. Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (2002)
11. Kukla (2002)
12. Beyoğlu Rapsodisi (2003)
13. Aşk Köpekliktir (2004)
14. Başkomser Nevzat Çiçekçinin Ölümü (2005)
15. Kavim (2006)
16. Ninatta'nın Bileziği (2006)
17. İnsan Ruhunun Haritası (2007)
18. Olmayan Ülke (2008)
19. Bab-ı Esrar (2008)
20. İstanbul Hatırası (2010)
oy maşallah nasıl buyudu kuzu...
YanıtlaSilbende cok severım ahmet umıtı... kıtabı da aldım ancak sırada o kadar okunacak kıtaplar var kı hala a. camus'u bitiremedim :(
sevgiler.
Okunacak kitaplar hiç bitmiyor ki, ben Ahmet Ümit'i direkt liste başına alınca okuyabildim. :)
Silbüyümüş bu ya maşallah
YanıtlaSil