Eylül 2014, 59. Basım
(İlk Basım: 1972)
(İlk Basım: 1972)
308 Sayfa
Devletine, milletine bağlı bir birey oldukları halde bu tür suçlamalarla yüz yüze kalmaları Selim Pusat ve arkadaşı Şeref'in psikolojilerini oldukça bozmuştur. Şeref hapisten çıktıktan sonra Selim'e küçük bir not bırakarak intihar etmiş bu olay Selim'in tüm dengelerini alt üst etmiştir. Bu olaydan sonra Selim için yaşıyor demek zordur. Bütün gün evin içinde bir köşeden bir köşeye yürüyen, eşi ve çocuğuyla bile çok büyük bir zorunluluk olmadıkça tek kelime etmeyen, tüm insanları değersiz ve riyakar olarak gören bir Ruh Adam'a dönmüştür.
Selim'in bir yürüyüş esnasında rastladığı Leyla Mutlak ve eşi Ayşe'nin öğrencileri, Selim için yıllardır yaşamadığı ve unuttuğu sandığı duyguları tekrardan alevlendirmeye başlar. Ruh Adam tüm insanları riyakar olarak görür ve kendi içinde büyük problemler yaşarken tanıştığı bu yeni kişiler onu hayata döndürebilecek midir? Yoksa Ruh Adam çok daha fazla içine mi kapanacaktır?
Ruh Adam'ın tanıtım yazısında "tarihî bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını göreceksiniz" gibi bir cümle var. Ben tarihi bir roman olarak bile başladığını düşünmüyorum. Baştan sona psikolojik bir roman. Açıkçası ben Ruh Adam'ı sevdim, bazen olayların hangisi gerçek hangisi rüya acaba diye düşünsem de, kitabın yaşattığı bu ikilem bile oldukça güzeldi.
AFD:
Ruh Adam, doğru olduğunu düşündüğü sözlerini yüksek sözle söylediği için, yaşam felsefesi haline gelmiş olan askerlik mesleğinden atılan Selim Pusat'ın hikayesidir. Sadece söylediği bir sözden dolayı "kralcı" olarak ilan edilmesi, devletin düzenini bozmak için yabancılarla işbirliği yaptığı suçlamalarıyla askerlikten atıldığı gibi iki yıldan fazla bir süre de, aynı görüşü paylaştığı Şeref adlı arkadaşıyla hapiste yatmışlardır.
Devletine, milletine bağlı bir birey oldukları halde bu tür suçlamalarla yüz yüze kalmaları Selim Pusat ve arkadaşı Şeref'in psikolojilerini oldukça bozmuştur. Şeref hapisten çıktıktan sonra Selim'e küçük bir not bırakarak intihar etmiş bu olay Selim'in tüm dengelerini alt üst etmiştir. Bu olaydan sonra Selim için yaşıyor demek zordur. Bütün gün evin içinde bir köşeden bir köşeye yürüyen, eşi ve çocuğuyla bile çok büyük bir zorunluluk olmadıkça tek kelime etmeyen, tüm insanları değersiz ve riyakar olarak gören bir Ruh Adam'a dönmüştür.
Selim'in bir yürüyüş esnasında rastladığı Leyla Mutlak ve eşi Ayşe'nin öğrencileri, Selim için yıllardır yaşamadığı ve unuttuğu sandığı duyguları tekrardan alevlendirmeye başlar. Ruh Adam tüm insanları riyakar olarak görür ve kendi içinde büyük problemler yaşarken tanıştığı bu yeni kişiler onu hayata döndürebilecek midir? Yoksa Ruh Adam çok daha fazla içine mi kapanacaktır?
Ruh Adam'ın tanıtım yazısında "tarihî bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını göreceksiniz" gibi bir cümle var. Ben tarihi bir roman olarak bile başladığını düşünmüyorum. Baştan sona psikolojik bir roman. Açıkçası ben Ruh Adam'ı sevdim, bazen olayların hangisi gerçek hangisi rüya acaba diye düşünsem de, kitabın yaşattığı bu ikilem bile oldukça güzeldi.
Altı Çizilesi:
Yaşlı insanlar hayatın kötülüklerini göre göre kötüleşiyorlar; gönül saflığını, insan duygusunun bütün iyi tarafını kaybediyorlardı. Bu belki normaldi ama yürekleri yalnız iyilikle çarpan, dünyada yalnız iyi şeyler bulunduğunu sanan genç kızların da kötü duygulara kapılmış olması korkunçtu.
Acizleri lâyık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!
İnsanlar okunmamış birer kitaptır. En basitleri hakkındaki hükmü bile tamamının okunmasına bırakmalı. Biraz derince olanların ise, iyice okunduktan sonra üzerinde az veya çok düşünmek lâzım.
Düşmek bir şey değildir. Kalkamamak, düşkün kalmak korkunçtur.
Yaşlı insanlar hayatın kötülüklerini göre göre kötüleşiyorlar; gönül saflığını, insan duygusunun bütün iyi tarafını kaybediyorlardı. Bu belki normaldi ama yürekleri yalnız iyilikle çarpan, dünyada yalnız iyi şeyler bulunduğunu sanan genç kızların da kötü duygulara kapılmış olması korkunçtu.
Acizleri lâyık olmadıkları mevkilere geçiren bir devlet batar!
İnsanlar okunmamış birer kitaptır. En basitleri hakkındaki hükmü bile tamamının okunmasına bırakmalı. Biraz derince olanların ise, iyice okunduktan sonra üzerinde az veya çok düşünmek lâzım.
Düşmek bir şey değildir. Kalkamamak, düşkün kalmak korkunçtur.
"Ruh Adam", Türk edebiyatında pek alışılmamış çeşitte bir romandır. Müellifin tarihî romanlarını okumuş olanlar, tarihî bir roman gibi başlayan bu eserin öyle olmadığını görecek, sayfalar ilerledikçe kendilerini aşırı bir sembolizmin içinde bulacaklardır. Bir tarih çeşnisinin de yer aldığı roman, yaşamanın gayesini yalnızca askerlikte bulan bir subayın hayatıdır. Tabiatüstü olaylarla anlatılan bir hayat hikâyesinin, dikkatle bakıldığı zaman, gerçeklerin sembollerle çerçevelenmiş ifadesinden başka bir şey olmadığı görülecektir.
"Ruh Adam", kendi nefsi ile mücadele eden bir insanın macerasıdır. Edebî-ruhî tahlilini yapanlar, eserin hakikaten bir roman mı, yoksa yaşanmış bir hayat mı olduğunu kestirmekte hayli tereddüde düşeceklerdir.
"Ruh Adam", kendi nefsi ile mücadele eden bir insanın macerasıdır. Edebî-ruhî tahlilini yapanlar, eserin hakikaten bir roman mı, yoksa yaşanmış bir hayat mı olduğunu kestirmekte hayli tereddüde düşeceklerdir.
Hüseyin Nihal Atsız Hakkında:
newikis.com |
12 Ocak 1905’te İstanbul’da doğdu. 11 Aralık 1975’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Asıl ismi Hüseyin Nihal Atsız. Babası deniz binbaşı Mehmet Nail Bey. İstanbul Sultanisi’ni bitirdi. Bir süre Askeri Tıbbiye Okulu’na devam etti. 1930’da Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Aynı okulda asistan oldu. 1931’da “Atsız Mecmua”yı yayınlamaya başladı. Köycü bir yaklaşımdan Türkçü bir yaklaşıma yönelen bu dergideki bazı yazıları nedeniyle üniversiteden uzaklaştırıldı, öğretmenliğe başladı. 1933’ten 1952’ye kadar Malatya, Edirne ile İstanbul’daki okullarda edebiyat öğretmenliği ve kütüphanecilik yaptı. 1933-1934 arasında “Orhun” dergisini çıkardı. 2’nci Dünya Savaşı sırasında güçlenen “Turancı” akım içinde önemli bir yeri oldu. Ekim 1943’te “Orhun”u yeniden çıkarmaya başladı. Bu dergide solcu eylemlerle bu eylemlere katılanları iki kez Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na şikayet eden mektup yayınladı. 1944’te “Irkçılık-Turancılık” davasından tutuklandı. 1945’te serbest bırakıldı. 1952’de Süleymaniye Kütüphanesi’nde görevlendirildi. Aynı yıl “Orhun”u tekrar çıkardı. 1964-1975 arasında “Ötüken” dergisini yayınladı. Ötüken’deki yazıları nedeniyle 1973’te bir kere daha cezaevine girdi. Ertesi yıl özel afla serbest bırakıldı. Romanlar, öyküler, şiirler ve edebiyat incelemelerinin yanısıra Türk tarihiyle ilgili araştırmalar yayınladı. Irkçılık ve Turancılığa dayanan milliyetçiliğinde din öğesine yer vermedi.
Kaynak: edebiyatgretmeni
Kaynak: edebiyatgretmeni
Hüseyin Nihal Atsız Kitapları:
Roman:
Dalkavuklar Gecesi (1941)
Bozkurtların Ölümü (1946)
Bozkurtlar Diriliyor (1942)
Deli Kurt (1958)
Ruh Adam (1972)
Şiir:
Yolların Sonu (1946)
İnceleme:
Türk Tarihi Üzerine Toplamalar Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi Türk Edebiyatı Tarihi
Türk Ülküsü Osmanlı Tarihine Ait Takvimler Türk Tarihinde Meseleler
Biyografi:
Edirneli Nazmi
Kemalpaşaoğlu Birgili Mehmet Efendi Ebussud
Roman:
Dalkavuklar Gecesi (1941)
Bozkurtların Ölümü (1946)
Bozkurtlar Diriliyor (1942)
Deli Kurt (1958)
Ruh Adam (1972)
Şiir:
Yolların Sonu (1946)
İnceleme:
Türk Tarihi Üzerine Toplamalar Türkler ve Osmanlı Sultanları Tarihi Türk Edebiyatı Tarihi
Türk Ülküsü Osmanlı Tarihine Ait Takvimler Türk Tarihinde Meseleler
Biyografi:
Edirneli Nazmi
Kemalpaşaoğlu Birgili Mehmet Efendi Ebussud
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder