8 Aralık 2013 Pazar

Ahrar - Rafet Elçi

AHRAR
RAFET ELÇİ
Litera Yayıncılık
2013, 1. Baskı
640 Sayfa
AFD:
   Ahrar, diğer ismiyle Mecburlar Yolu. Ahrar içinde tarihi ve tasavvufu barındıran bir roman. Kitap iki bölüme ayrılıyor. Kitabın ilk bölümünde Ahrar'ı, Ubeydullah Ahrar'ı daha iyi tanımak adına yaşadığı dönemi, o dönemin büyüklerini ve alimlerini, ikinci bölümünde ise; Nasreddin'in, Ubeydullah Ahrar'a varma yolunda yaşadıkları anlatılmış diyebiliriz. 

   Bugüne kadar ne zaman içinde Türk tarihi barındıran bir roman okumak istersem, ya Selçuklular ya da Osmanlı İmparatorluğu'nu konu alan romanlara tesadüf etmişimdir. Genelde savaşları biz kazanmışızdır, ya da kaybettiğimiz savaşlarda alçak düşman bize kaç katı askerle saldırmıştır. Düşman hakkında pek bir şey bilmeyiz. Mesela Timur, aksak Timur; Anadolu'nun birliğini tehdit ettiğinden yok edilmesi gereken kişidir, bu kadar. Fakat Ahrar'da durum bu bakış açısından anlatılmamış. Anadolu'da birliği sağlayan, Haçlılar'a karşı Niğbolu'da zafer kazanan Yıldırım Beyazid'in yenilmez ordusu 70 bin askerle Timur'un 170 bin kişilik ordusunun karşısına çıkar. Savaşın soncu tarih kitaplarından öğrendiğimizle aynıdır fakat savaş sırasında yaşanmış olanlar ve savaştan sonra iki sultanın yaşadıkları bu sefer Timur'un gözünden anlatılmıştır.

  Savaşın ortaya çıkış şekli, savaşta yaşananlar ve savaşın sonrası çok güzel kaleme alınmış. Sadece bu ilk bölüm için bile Ahrar okunabilir. İkinci bölüm ise kitaba ismini veren Ahrar'ın hikayesi.

   Timur'da her insan gibi ölümü tadınca, varisleri arasında taht kavgaları başlar. Taht kavgaları sürerken bir isim vardır ki, kendini ilme adamıştır. Her şeyi bilmek, öğrenmek ister. Bilgi'ye açtır, zamanın tüm alimlerini yanına getirtir ve açlığını gidermek adına sürekli öğrenir.  Bilgi artsın, daha fazla keşif olsun diye medreseler, rasathaneler kurar. Belki de dünyadaki en bilgili insan ve bilim için kendini adamış bir sultan olarak kendini görürken bir isim ona aslında tüm bilgiye sahip olamadığını, bildiklerinin yanlış olabileceğini gösterme cür'etinde bulunur. O isim ileride Ubeydullah Ahrar olacak gençtir.

  Hani dedim ya ne zaman tarih okusam bu Selçuklu ya da Osmanlı tarihi olmuştur diye, ne zaman tasavvuf okusam da bu Mevlana hazretleri olmuştur. Mevlana hazretleri hakkında o kadar kitap yazılmış, o kadar söz söylenmiştir ki, sanki tasavvuf, Mevlana; Mevlana'da tasavvuftur. Tabii bu benim cahilliğimden de kaynaklı olabilir. Yavaş yavaş öğreniyoruz, öğrenmek bitmez. Rafet Elçi de Ahrar kitabıyla tasavvuf dünyasında yeni bir ışık oluyor ve bize büyük tasavvuf alimi Ubeydullah Ahrar hazretlerini anlatıyor. 

    Ahrar'da sadece savaş ve tasavvuf yok, aşk da var. Halil Sultan'ın, Uluğ Bey'in aşkı ve aşk için yaptıkları da çok güzel anlatılmış.

   Kitabı ilk elime aldığımda açıkçası hiç tanımadığım bir yazar olduğundan gözüm korkmuştu. Fakat yazarın "Şair" isimli kitabına yapılan yorumları okuduktan sonra "Bismillah" diyerek başladım. İlk sayfalardan itibaren kitap beni sardı ve nasıl bittiğini anlamadım. Tarih ve tasavvuf sevenlere ve bu konularda farklı bakış açısı kazanmak, yeni bilgiler öğrenmek isteyenlere kesinlikle tavsiye ederim. 
  

Son olarak yazarımız Rafet Elçi'nin TRT Türk'te Ahrar hakkında yaptığı söyleşiyi de izlemenizi tavsiye ederim.  O kadar içten ve mütevazı bir şekilde konuşuyor ki Rafet Elçi, söyleşiyi izlerken bile insanın kitabı tekrar okuyası geliyor. 

Altı Çizilesi:
  İki ordu karşı karşıya gelince, ölüm de durup düşünür. "Hızlı olmak gerekir" der, "Yoksa iş uzun sürer." Yarası ağır olanların kahramanlaştıkları, sadece kulağını ya da memesinin ucunu kaybedenlerinse kadınlar gibi çığlıklar atıp kaçmaya çalıştıkları görünür. Fakat dosttan ve düşmandan adım atacak bir yer bile yoktur. Üzerine kılıçlar yağmakta, mızrak uçları etrafından geçip durmaktadır. Bu arada, kalkanını, bir o yana bir bu yana çevirip bunlara engel olmaya çalışır. Bu arada çaresiz gözlerle kaçacak bir yer aramaktadır. Fakat savaşın sisleri ve uğultuların bulutları arasında, kılıcını iyi savuran, mızrağını güçlü vuranları görür. Birilerinin de kendisini görebileceğini düşünerek kılıcını hatırlamaya başlar. Bir saniye sonra kafası omuzları üzerinde değildir...

   "Neden?" sorusu bir asker için değildir. Asker, sofra bezinin üzerindeki zeytin yığını içindeki bir tanedir. İki komutan, aynı tabağa, sırasıyla el uzatıp siyah ve yeşil zeytinleri yiyip tükürmeye başlar. Burada önemli olan hangi renk zeytin olduğun değil tabağın neresinde olduğundur. En tepedeysen, bu katliamın sonunda kimin kazanacağının senin için bir önemi yoktur.  Sen hemen bir zeytin çekirdeğine dönüştürülür ve tükürülürsün. 
   Fakat bir insanı, yani seven, sevilen, tefekkür eden, acıları ve umutları olan bir insanı ölüm gibi bir bilinmezlik karşısında böylesine bir teslimiyete yiten şey nedir? Nedir yeşil ve siyah zeytinleri aynı tabağın içerisinde, aynı inanmışlıkla, aynı teslimiyet içerisinde tutan şey? Bu erkeklerin, arkalarından ağlayan kadınlara açıklamaya çalıştıkları şeydir. Yani mesuliyet.

   Sanatın tadına ancak sabredenler varır.

   "Bir insan vicdanını susturmak için türlü bahaneler bulur." 
   "Susturmak için değil efendim bastırmak için. Çünkü vicdan susturulamaz."

   "Nefs ile yapılan savaşta ancak ölenler zafere ulaşır."

   "Ölmeden önce ölünüz."

   Esasen bir erkek, bir kadından yeteri kadar nefret edemez, bir kadından en çok nefret edebilecek olan canlı, bir başka kadındır.

   ...Okuduklarını idrak edebilecek seviyeye on yaşındayken gelmiş bir çocuk, 70 yaşına kadar her gün bir kitap bitirse 21.900 eder. Yunanlıların yazdıklarına, Hinduları, onlara Farisileri, onlara Çinlileri ekle... Belki de dünya üzerinde bir yerlerde okunmayı bekleyen yüz binlerce kitap vardır. Bu kadar kitabı kim okuyacak? Okunanların değerli, okunmayanların değersiz olduğuna kim karar verecek?

Kitabın Tanıtımından:
Emir Timur, Yıldırım Bayezid, Mirza Şahruh... Üç büyük sultanın gözünden,siyaset, devlet ve kanun...

Uluğ Bey, Kadiza.de Rumi, Cemaleddin el-Kâşi... Üç büyük dâhinin gözünden, ilim, ilerleme ve aydınlanma...

Muhammed Pârisa, Yakub-u Cerhi , Şah-ı Nakşibend... Üç büyük velinin gözünden, variık, yokluk ve hakikat...

Öge Begüm Sultan, Şaâ Mülk Hatun ve Sevgi Hanım... Üç büyük kadının gözünden, aşk, bağlılık ve sadakat.

Halil Sultan, Selman Bey, Kulaksız, Üç büyük erkeğin gözünden, yiğitlik, cesaret ve dürüstlük.

Ve Ubeydullah Ahrar... İsimleri ve sıfatları toplayıp yeniden tasnif ediyor, ta ki Hak ismi hepsine baş oluncaya kadar...

Çarpıcı bir felsefe, büyüleyici bir aşk, hayran bırakan bir tarih ve şiddetli bir tasavvuf romanı..Şair romanının yazarından insanlığın tefekkür semasını sarsacak muhteşem bir eser.

08 Aralık 2013 tarihinde "Ahrar"ı en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
Arkadaş 17,25 TL 
D&R 18,49 TL 
Pandora 18,50 TL
İdefix 18,75 TL
KitapAmbari 18,75 TL
KitapYurdu 19,50 TL

Rafet Elçi Hakkında: 
    20 Kasım 1979’da Bayburt’ta doğdu.
1000kitap.com


   Kanayan Kafesler adlı romanında izlerine rastlanan bir okul hayatı geçirdi. Yani okul kitaplarına tamamen ilgisiz ve okulda okutulmayan kitaplara tam ilgiliydi.

   Kemiğe Dayanmış Yaralar (2003) adlı şiir kitabında ilkokul sıralarından üniversite amfilerine kadar yazdığı şiirleri topladı. Üniversiteyi bitirdiğinde basılmış üç kitabı ve birlikte devam ettirdiği bir kaç projesi vardı.

  Askerlik vazifesi sırasında Donanma Komutanlığı için dört eseri Osmanlıca aslından sadeleştirdi, kendisinin yayına hazırladığı Kılıç Ali Paşa adlı eser 2006 tarihinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından basıldı.

  Birisi zengin bir çevreden diğeri fakir bir muhitten gelen iki genç dahinin hikayeleri olan Kanayan Kafesler (2003) ve Kalbimdeki Monarşi’den (2004) sonra bambaşka bir üslupla modern bir psikoloji romanı yazdı (Ruhlar Pipo İçmez 2009).

   Aynı yılın Temmuz ayında kitaplardan uzak kalmasına sebep olan iş hayatına son vererek, erteleyip durduğu 3 büyük projesinden ilkini yazmak için çalışma odasına kapandı. Dört ay sonra çıktığında koltuğunun altında Şair (2011) romanı vardı. Daha müsvedde aşamasında adını duyurmaya başlayan bu eser sayesinde hayatının en önemli gayelerinden birine ulaştı: yazarak yaşamak!

   Şu an biri senaryo, birisi roman, diğeri editörlük olmak üzere üç projeyi aynı anda yürütüyor. İngilizce, Arapça ve Osmanlıca biliyor.
Kaynak: http://rafetelci.blogspot.com/p/kimdir.html

Rafet Elçi'yi Twitter'dan takip etmek için: https://twitter.com/rafetelci

Rafet Elçi Eserleri: 
Kemiğe Dayanmış Yaralar (2003) Şiir
Kanayan Kafesler (2003) Hikaye
Kalbimdeki Monarşi (2004) Roman
Kılıç Ali Paşa (2006) (Çeviri)
Ruhlar Pipo İçmez (2009) Roman
Şair (2011) Roman
Ahrar (2013) Roman



5 yorum:

  1. Ne kitaptan ne de yazardan haberim yokmuş, onu anladım ve üzüldüm :(
    Konusu gerçekten çok güzele benziyor, ben de tarih ve tasavvuf kitaplarından çok hoşlanıyorum.
    Umarım yazarın kitaplarını okumak nasip olur :)
    Teşekkürler bu güzel anlatım için :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tarih ve tasavvuf seviyorsanız, sizin için Ahrar'la geçireceğiniz saatler sizin için çok güzel geçecektir.

      Sil
  2. hiiiç duymadığım için üzüldüğüm ama bu aralar fena halde tarih merakım arttığından ön sıralara kadettiğim kitap oldu , teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim Eylem Hanım, gerçekten çok güzel bir kitap mutlaka okunmalı.

      Sil
  3. http://www.youtube.com/watch?v=OyMaF33uj0M
    Rafet Elçi Ülke Tv'deki programı

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...