18 Mart 2012 Pazar

Çanakkale Zaferinin 97. Yıldönümü



Bu bir yolculuk değil,
Şehit olma rıhleti
Hayallerde halen o gidişin mehabeti...
Yürüdüler bir koya az ilerde "SON DURAK"...
Ne tasa ne keder...Her birisi şen şakrak...




Bugün 18 Mart 1915 Çanakkale Deniz Zaferi 
ve 
Şehitleri Anma Günü

   Kurtuluş Savaşımızın temellerinin atıldığı bu nadide zaferin 97. yılı kutlu olsun. Vatanımız uğruna, onca yokluk içinde, kanını, canını  ve umutlarını ortaya koyan tüm ecdadımızın ruhları şad olsun. 
  Soğukta, Karda, Dağlarda; bizler evimizde huzurla otururken, bizim için, geleceğimiz için, 97 yıl önce canını ortaya koyan ecdadımızın asil ruhları için çarpışmaya devam eden tüm Mehmetçiklerimizin Allah yar ve yardımcısı olsun.


Bu Vatan kolay kazanılmadı, gelecek nesillere bunu çok iyi benimsetmeli Çanakkale Ruhunu korumalıyız.




Dur Yolcu;

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak,bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda
İstiklal uğruna, namus yolunda,
Can veren Mehmet'in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele
Son vatan parçası geçerken ele
Mehmet'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek amansız çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir

Necmettin Halil ONAN


ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY



Çanakkale Savaşı Belgeseli (Mutlaka İzlenmeli)



Her biri birbirinden yürekli ecdadımız canları pahasına savaştı. 
 
Yoktu üstlerinde fiyakalı üniformalar, deri postallar...

Yürekleri vardı  ve sevdiklerinden duaları...

Yeri geldi yoklukla, açlıkla savaştılar, 
yeri geldi 276 kg top mermisini sırtladılar...


Seyit Aliler, Kınalı Kuzular, Ahmetler, Mehmetler Hüseyinler...
Dönmeyi hiç bir zaman düşünmediler...


ÇANAKKALE ZAFERİ İÇİN NE SÖYLEDİLER

   Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir.”
Churchil


   “… Türk askerinin savaş ve dövüş hususunda haiz bulunduğu evsafın bidayette layıkıyla takdir edilmemiş olması, İngilizler için felaket olmuştur… Türk askerinin ne yaman muharip olduğunu, İngilizler kendileriyle dövüştükten sonra bit tecrübe anlamışlardır.”
İngiliz Generali Oglander


   “Avrupa’da hiç bir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar.”
General Tawshend


Çanakkale’de ölen düşman askerlerinin ailelerine hitaben, Atatürk’ün söyledikleri :
   “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

   
Ayrıca bu savaşların baş sorumlusu İngiliz Bahriye Nazırı,  Sir W. Churchill söyle demiştir;

   “Yenilmez armadamızın üçte biri sulara gömüldü. Üçte biri kullanılamaz hale geldi. Başarısızlığımız savaşi 2,5 yıl uzattı. 8,5 milyon Avrupaıinın ölümüne neden oldu. Rusya da komünistler yönetimi ele geçirdi. Bu olaylar vuku bulurken 30 milyon insan öldü. Biz Boğazı geçemeyince; Muslümanlar, diğer Asyaliıar, Avrupa ‘nin ihtişamından şüphe etmeye basladılar. Biz Hindistan, Pakistan, Bengladeş teki gücümüzü kaybettik; diğer Avrupalılar da sömürgelerindeki güçlerini…”




Daha Fazla Bilgi İçin Linkler






2 yorum:

  1. Böyle şanlı bir zaferin kutlandığı günde doğru düzgün bir etkinliğe maalesef rastlayamadım. Ne tv de ne de dışarda. İnsanlar artık başka şeylerle ilgileniyor... Tarihin unutulmaya yüz tuttuğuna neredeyse inanmaya başlayacağım. Bugün iş yerimizin bulunduğu caddede ufacık bir tören yapıldı. Çarşı caddesi olmasına rağmen izleyici kitlesi de bir hayli azdı. Orda bulunan, yoldan geçen gençlere bakınca düşünmeden edemedim. Bu savaş şimdi olsaydı ne olurdu? Gençler o zamanın çocukları gibi mücadele edebilirler miydi? Yoksa hepsi kabuğuna mı saklanırdı? Bu konunun derinlerine indikçe çok fazla soru takılıyor akıllara... Çok güzel bir yazı olmuş. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Bu savaş şimdi olsaydı ne olurdu? Gençler o zamanın çocukları gibi mücadele edebilirler miydi? Yoksa hepsi kabuğuna mı saklanırdı?

    Çok zor bir soru ve cevabını bilmek mi yoksa bilememek mi daha iyi karar veremedim...

    Diğer blog arkadaşlarının katıldıkları etkinlikleri görünce Eşimle birlikte; şimdi İstanbul'da, İzmir'de, Ankara'da olmak vardı diyorduk. 18 Mart'ı da Çanakkale'de yaşamak lazım ki gerçekten her 18 Mart'ta Çanakkale'de çok güzel bir atmosfer oluyor. Törenler, gemiler,uçaklar, helikopterler, etkinlikler, fener alayı, havai fişek gösterisi ve kordonda ki insan seli...

    Bir 18 Mart'ı da Çanakkale'de yaşamanız dileğiyle...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...