12 Aralık 2015 Cumartesi

Mücellâ - Nazan Bekiroğlu

Timaş Yayınları
Kasım 2015, 1. Baskı
340 Sayfa

AFD:
   Mücellâ'nın yaşamı gibi sıradan bir hayat hikâyesi, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.

  Mücellâ, ülkemizde geçmiş yıllarda kadına biçilen rolün tipik bir örneği; dört duvar arasında yaşayan, büyüklerinin sözünden çıkmayan, bir kadın için dışarının çok tehlikeli olduğu bilincine eriştirilen, tipik bir Türk kadını. O dönemlerde Mücellâ gibi yaşayan kadınların sayısı daha özgür yaşayabilenler diye tanımlayabileceklerimizden çok daha fazlaydı. "Bir kadın için dışarının çok tehlikeli olduğu" cümlesini, ne kadar geçmiş yıllar için kullansam da. günümüz için de bu söz maalesef hâla geçerliliğini koruyor . Ülkemizde minibüse binmenin bile vahşetle sonuçlandığını düşünürsek. :(

  Mücellâ'nın hayat hikâyesi için sıradan, tipik bir örnek dedim. Peki "Mücellâ" sıradan bir kitap mı? Kesinlikle değil. Mücellâ dört duvar arasında yaşayan bir kadın olmasına rağmen, yaşadıkları bu duvarlarla sınırlı değil. Aslında yaşamına giren herkesin hikâyesi, bir nevi Mücellâ'nın hikayesi. Yaşamak istediği hayat, aşklar, duygular, ya da düşünmeye bile cesaret edemeyeceği çılgınlıklar... Mücellâ hepsini kendi hikâyesi gibi yaşamıştı. Onlarla sevindi, onlarla üzüldü ve bu duyguları Nazan Bekiroğlu o muhteşem cümleleriyle bize o kadar güzel anlattı ki, bitmemesini istediğimiz bu güzel hikaye, maalesef tadı damağımızda kalarak bir çırpıda bitti.

  Mücellâ'yı, Mücellâ gibi olanları, hayatının dönüm noktasında cesaretle adım atmaktan çok ailesini, sevdiklerini, geride kalacakları düşünerek o adımı, tüm isteğine rağmen atmama (kesinlikle atamama değil) cesaretini gösterenleri anlatan en güzel cümle, tabii ki kitabın içinden, Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden:
  "Hep aynı gözlerle bakardı hayata: Kazalı belâlı yolları kazasız belâsız atlatmayı, eylemekten çok eylememeyi başaranların çorak bakışı. Yaşanmamıştan çıkarılan gururun acı tacı."




Altı Çizilesi:
  Yangından geriye ne hasar kaldığını ancak dumanlar dağılınca anlayacaktı. Yara sıcakken duymamıştı acıyı. Gerçek acı zamanla başlayacaktı.

  Şimdi ey bezirgân, suçu suçluya ödetmeli masuma değil. Bu yüzden ben bir isimden ibaret kalsam bile, ölsem bile, kalsam bile, bir isim bile kalmasa benden geriye. Sen o ismi unutma. Unutmak affetmektendir. Aşkın olduğu yerde açılmaz affın kapıları. Oysa kalbim tanık sen beni affettin.
Ama sen yine de affetme beni ne olursun.
Ne olur bana karşı da bir kırgınlığın olsun.

  Ama sen beni anlama. Bu sayfaları neden yazdığımı şimdi bu mektubun sonuna yaklaştıkça anlıyorum ben de. Suç varsa karşılığında ya adalet ya merhamet olmalı. Sen adaletle hükmet Suna. Suçla beni. Kına. Yargıla. Ayıpla. Ko, azapta kalayım. Ama anlama. Anlamanın sonu merhamet, onun da sonu affetmektir çünkü. Affetme beni.

  Sevda dediğin ne ki? Tarifsiz bir tanışıklık duygusu. Sebepsiz bir gülümseme arzusu. Rüzgâr esti. Mantonun düğmelerini iliklerken sen de bana gülümsedin. Sen bana gülümsediysen bu sana değil bana bir şey katmış demekti.Acaba? Bu ümit bile yetti.

  İyi de affa değer olanı zaten herkes affeder. Asıl af, affa layık olmayanı da affetmek değil mi? Tıpkı vicdan gibi. Onu kaybetmeye en fazla hakkımız olduğu anda koruyabildiğimiz şey değil miydi vicdan?

Kitap Tanıtımından:
  Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı’ndan sonra merakla beklenen yeni romanı Mücellâ’da bizleri 1920-1970’li yılların Türkiye’sinden nostaljik bir hikâyeyle buluşturuyor.

  Mücellâ, genç Cumhuriyet’le yaşıt bir kızın, unutulmuş kumaşların, kokuların, alışkanlıkların, iğne oyalarının, kimi yarım kalmış kimi tamamlanmış aşkların, hayatı seyretmekle yaşamak arasında gelip giden kadınların romanı.

  Zamanın daha ağır aktığı, hayatın ritminin daha çok mahalle aralarında karar bulduğu vakitler. Gaz lâmbasının ışığında içilen nohut kahvesinin ağızda buruk bir tat bıraktığı dönemler.

  Arka planda Türkiye, pek çok çalkantının içinden geçerken bile kendini bildi bileli çeyiz işleyen bir genç kız Mücellâ. Adım adım hayattan çekilirken bunu neredeyse hiç fark etmeyen... Neyi beklediğini bilmeden bekleyen... Derken günün birinde, kıyısında kaldığı hayata son bir çabayla dönmek isteyen...

  Sümbül kokulu bembeyaz yastık kılıfları, kanaviçe işli peçeteler, uçları fistolanmış havlular, çeyiz sandıkları arasında…

  Hanımeli, yasemin ve leylâk kokulu yaz ikindileri gibi uzun kış gecelerinde de, ya çardağın altında ya hep o soldaki pencerenin içinde...
  Mücellâ’nın dupduru ve çarpıcı hikâyesi.

Nazan Bekiroğlu Hakkında:
www.haberler.com
   3 Mayıs 1957 tarihinde Trabzon’da doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1979). Dört yıl lise öğretmenliği yaptı. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak girdi. (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edib Adıvar’ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını tamamladı (1987). Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigâr Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995). 1998′den itibaren aynı fakültede açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan BEKİROĞLU 4 mayıs 2001′de profesör olmuştur
Kaynak: http://www.nazanbekiroglu.org/

Nazan Bekiroğlu Kitapları:
Nun Masalları (Öykü; Dergâh Yayınları, 1997)
Şair Nigar Hanım (İnceleme; İletişim Yayınları, 1998)
Halide Edip Adıvar (İnceleme; Şule Yayınları, 1999)

Mor Mürekkep (Deneme; İyiadam Yayınları, 1999)
Yûsuf İle Züleyha / Kalbin Üzerine Titreyen Hüzün (Şark Mesnevîsi, Timaş Yayınları, 2000)
Mavi Lâle, Yitik Lâle (Deneme, İyiadam Yayınları, 2001)
İsimle Ateş Arasında (Roman, Timaş Yayınları, 2002)
Cümle Kapısı (Deneme, Timaş Yayınları, 2003)(TYB 2003 Yılı Deneme Ödülü)
Cam Irmağı Taş Gemi (Hikâye, Timaş Yayınları, 2006) (TYB 2006 Yılı Hikâye Ödülü)
Lâ: Sonsuzluk Hecesi (Roman-Mesnevi, Timaş Yayınları, 2008)
Yol Hali (Deneme, Timaş Yayınları, 2010)
Nar Ağacı (Roman, Timaş Yayınları, 2012)
Mimoza Sürgünü (Deneme, Timaş Yayınları, 2013)
Kelime Defteri (Timaş Yayınları, 2014)
Mücellâ (Roman, Timaş Yayınları, 2015)
Kaynak: wikipedia

4 yorum:

  1. Bu kitabı her yerde görüyorum ve okumayı çok istiyorum ancak daha okuma fırsatı bulamadım. çok beğeneceyime eminim. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. Bu kitabı yeni kitap okumaya başlayan bir arkadaşım okuyor ama onun okuma yavaşlığından kitaptan soğudum diyebilirim :)

    YanıtlaSil
  3. Kitap çıktığından beri alıp okusam diye bekliyorum. Evde okumayı bekleyen o kadar çok kitabım var ki ne yapsam bilemedim. En son aöf sınavlarından sonra kendime ödül olsun diye alacağım dedim. Dört gözle sinav sonuçlarını bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir kitaptı beğenerek okudum.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...