Çevirmen: Behçet NECATİGİL
Varlık Yayınları
Şubat 2015
Orijinal İlk Basım: 1890
158 Sayfa
Açlık'ı sevdim, bana çokça Jack London'un Martin Eden'ını anımsattı. Martin Eden'ı da çok sevmiştim. Açlık'ı sevmemin en büyük etkenlerinden biri gerçek olması, ikincisi ise yaşadığı tüm şartlara rağmen bir adamın onurunu koruma mücadelesi. Kitaplığımda, mutlaka önerilecek kitaplar arsına giren Açlık'ı, okumayanların mutlaka okumalarını öneririm. Gerçek bir hayat mücadelesi...
Knut Hamsun Hakkında:
1859-1952 yılları arasında yaşamış Norveçli yazar. Asıl adı Knud Pedersen'dir. Knut Hamsun, yoksul bir ailenin oğludur. Bu nedenle iyi bir öğrenim göremedi. Buna karşılık edebiyata tutku denebilecek bir biçimde bağlıydı. Henüz 19 yaşındayken bir şiir kitabı ve bir roman çıkardı. Bu eserler ona parasal kazanç sağlamadı. Kendisini geçindirecek bir iş tutmadı ve bu nedenle iki kez ABD'ye gitti. Açlık adlı eseri 1888 yılında bir Danimarka dergisinde dizi olarak yayımlanırken büyük ilgi topladı. Bu ilgi ona 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazandırdı. Ancak kazandığı bu ödül neniyle hiç sevinmedi. Çünkü o daha çok yalnızlığı seviyordu. Kutlamalardan, ödüllerden nefret ediyordu.Bütün hayatı boyunca günlük uğraşlardan kaçındı ve kendi ruhunu dinleyebileceği sessiz ortamları tercih etti.
Kaynak: dipnotkitap.net
Knut Hamsun'un Türkçeye Çevrilen Eserleri:
Açlık
Pan
Göçebe
Victoria
Rosa
Gizemler
Hilâlin Altında
Segelfoss Kenti
Toprağın Bereketi
Otların Bürüdüğü Patikalarda
Sonbahar Yıldızları Altında
Dünya Nimeti
İstanbul'da İki İskandinav Seyyah
Uçarı
AFD:
Açlık; Knut Hamsun denilince akla gelen ilk kitap. Romanın kahramanı; geçimini sağlamak adına kısa süreli işlerde çalışan fakat bu işlerde pek dikiş tutturamayan bir kişidir. Aslında yazar olmak ister. Fakat yazdıkları ona geçimini sağlayacak kadar para kazandırmamaktadır. Kelimenin tam anlamıyla "açlık" çekmektedir. Bazen cebinde kuru ekmek alacak parası olmayan kahramanımız kaldığı odaların paralarını ödeyemediği için bazı gecelerini bankların üzerinde geçirmek zorunda kalır. Yaşadığı büyük açlıktan dolayı sağlığının bozulmasına, saçlarının dökülmesine, elinde neyi var neyi yok her şeyi rehin bırakmasına rağmen kahramanımız asla bir düşkün, bir dilenci gibi gözükmek istememiş, kimseden karşılıksız bir yardım beklememiştir. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen gururunu kaybetmemiştir. Günlerce aç dolaşırken kendisine el açan bir dilenciye para veremediği için kahrolmuştur. Bu durum onun için yaşadığı açlıktan çok daha fazla onur kırıcıdır. Kitabımızın kahramanı aslında açlıktan çok onuru kaybetmemekle baş etmeye çalışmıştır.
"Açlık" otobiyografik bir eser. Knut Hamsun "Açlık"ı birebir yaşayarak yazmış. Kitabın çevirmeni Behçet Necatigil önsözde kitabın yazım aşaması ve yayımlanışını şu şekilde aktarmış;
"Vapur, Kristiania'ya gelip de, bir gün sonra Kopenhag'a gitmek üzere demirleyince Knut Hamsun, karaya çıkmadı. Önce Kopenhag'a gitmeye karar vermişti; Kristiania'dan, bu şehirde geçirdiği acı günlerin anısından ürküyordu. Geceydi, küpeştede oturuyor, güvertede huzursuz gezinip duruyor, limandaki ışıklara bakıyordu. Birden bir sıtma nöbetine tutuldu sanki. Açlık sayıklamaları, belleğini bir zamanlar nasıl bastırmışsa, yine öylesine güçlü, kuşatıyordu işte. Elinde bir kurşunkalemi, bir kâğıt parçası ile satırları yazdı:Bir roman doğuyor
'Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehir Kristiania'da aç acına sürttüğüm günlerdeydi... Tavan arasında uyanık yatıyordum. Alt katta bir saatin altıyı vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık, merdivenleri inip çıkmaya başlamıştı insanlar...'
Bir büyülenmişlik içinde kâğıtları üst üste yığıyor, görüntüler birbirini izliyordu. Kopenhag'da bir çatıaltı odası kiraladı ve yazmaya devam etti. Yine aç kalıyor, ama bu sefer bunun neye yarayacağını, niçin olduğunu biliyordu: Açlık romanıydı yazdığı.
Yazdığı bölümleri Politiken gazetesi yazı işleri müdürlerinden Edvard Brandes'e götürdü. Brandes, bu karşılaşmayı sonradan şöyle anlatıyor: 'Ondan daha düşkün bir başka insan pek az görmüşümdür! Düşkünlüğü elbisesinin yırtık pırtık oluşundan ötürü değildi yalnız. Ya o yüzü! Müsveddeyi geri veriyordum kendisine, çok uzundu. Ama birdenbire kelebek gözlüğü gerisinde gözlerini, gözlerindeki ifadeyi gördüm. Geri çeviremezdim, hiçbir şey diyemedim!'
Brandes, okudukça daha derinden etkileniyordu. Kitabı evine götürmüş, bütün gece okumuştu. Gözden dergilerden Ny Jord'a verdi bu sayfaları; şaşırtıcı, çarpıcı eserin dergide basılmasını sağladı. Açlık romanından parçalar, böylece ilkin 1888'de, yazarın adı verilmeyerek, bu dergide yayınlanmış oldu..."
Açlık; Knut Hamsun denilince akla gelen ilk kitap. Romanın kahramanı; geçimini sağlamak adına kısa süreli işlerde çalışan fakat bu işlerde pek dikiş tutturamayan bir kişidir. Aslında yazar olmak ister. Fakat yazdıkları ona geçimini sağlayacak kadar para kazandırmamaktadır. Kelimenin tam anlamıyla "açlık" çekmektedir. Bazen cebinde kuru ekmek alacak parası olmayan kahramanımız kaldığı odaların paralarını ödeyemediği için bazı gecelerini bankların üzerinde geçirmek zorunda kalır. Yaşadığı büyük açlıktan dolayı sağlığının bozulmasına, saçlarının dökülmesine, elinde neyi var neyi yok her şeyi rehin bırakmasına rağmen kahramanımız asla bir düşkün, bir dilenci gibi gözükmek istememiş, kimseden karşılıksız bir yardım beklememiştir. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen gururunu kaybetmemiştir. Günlerce aç dolaşırken kendisine el açan bir dilenciye para veremediği için kahrolmuştur. Bu durum onun için yaşadığı açlıktan çok daha fazla onur kırıcıdır. Kitabımızın kahramanı aslında açlıktan çok onuru kaybetmemekle baş etmeye çalışmıştır.
"Açlık" otobiyografik bir eser. Knut Hamsun "Açlık"ı birebir yaşayarak yazmış. Kitabın çevirmeni Behçet Necatigil önsözde kitabın yazım aşaması ve yayımlanışını şu şekilde aktarmış;
"Vapur, Kristiania'ya gelip de, bir gün sonra Kopenhag'a gitmek üzere demirleyince Knut Hamsun, karaya çıkmadı. Önce Kopenhag'a gitmeye karar vermişti; Kristiania'dan, bu şehirde geçirdiği acı günlerin anısından ürküyordu. Geceydi, küpeştede oturuyor, güvertede huzursuz gezinip duruyor, limandaki ışıklara bakıyordu. Birden bir sıtma nöbetine tutuldu sanki. Açlık sayıklamaları, belleğini bir zamanlar nasıl bastırmışsa, yine öylesine güçlü, kuşatıyordu işte. Elinde bir kurşunkalemi, bir kâğıt parçası ile satırları yazdı:Bir roman doğuyor
'Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehir Kristiania'da aç acına sürttüğüm günlerdeydi... Tavan arasında uyanık yatıyordum. Alt katta bir saatin altıyı vurduğunu duydum. Hafif aydınlanmıştı ortalık, merdivenleri inip çıkmaya başlamıştı insanlar...'
Bir büyülenmişlik içinde kâğıtları üst üste yığıyor, görüntüler birbirini izliyordu. Kopenhag'da bir çatıaltı odası kiraladı ve yazmaya devam etti. Yine aç kalıyor, ama bu sefer bunun neye yarayacağını, niçin olduğunu biliyordu: Açlık romanıydı yazdığı.
Yazdığı bölümleri Politiken gazetesi yazı işleri müdürlerinden Edvard Brandes'e götürdü. Brandes, bu karşılaşmayı sonradan şöyle anlatıyor: 'Ondan daha düşkün bir başka insan pek az görmüşümdür! Düşkünlüğü elbisesinin yırtık pırtık oluşundan ötürü değildi yalnız. Ya o yüzü! Müsveddeyi geri veriyordum kendisine, çok uzundu. Ama birdenbire kelebek gözlüğü gerisinde gözlerini, gözlerindeki ifadeyi gördüm. Geri çeviremezdim, hiçbir şey diyemedim!'
Brandes, okudukça daha derinden etkileniyordu. Kitabı evine götürmüş, bütün gece okumuştu. Gözden dergilerden Ny Jord'a verdi bu sayfaları; şaşırtıcı, çarpıcı eserin dergide basılmasını sağladı. Açlık romanından parçalar, böylece ilkin 1888'de, yazarın adı verilmeyerek, bu dergide yayınlanmış oldu..."
Açlık'ı sevdim, bana çokça Jack London'un Martin Eden'ını anımsattı. Martin Eden'ı da çok sevmiştim. Açlık'ı sevmemin en büyük etkenlerinden biri gerçek olması, ikincisi ise yaşadığı tüm şartlara rağmen bir adamın onurunu koruma mücadelesi. Kitaplığımda, mutlaka önerilecek kitaplar arsına giren Açlık'ı, okumayanların mutlaka okumalarını öneririm. Gerçek bir hayat mücadelesi...
Kitabın Tanıtımından:
Norveçli büyük romancı Knut Hamsun'un kişiliğini ve ününü oluşturan en büyük romanı Açlık'tır. Ünlü bir yazar olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bir yanda da açlıkla pençeleşen bir gencin, gerçekten duygulandırıcı öyküsü olan bu kitap, dünya edebiyatının başyapıtları arasında anılmaktadır. Behçet Necatigil'in usta kaleminden, örnek bir çeviri okuyacaksınız bu ciltte.
wermodandwermod.com |
1859-1952 yılları arasında yaşamış Norveçli yazar. Asıl adı Knud Pedersen'dir. Knut Hamsun, yoksul bir ailenin oğludur. Bu nedenle iyi bir öğrenim göremedi. Buna karşılık edebiyata tutku denebilecek bir biçimde bağlıydı. Henüz 19 yaşındayken bir şiir kitabı ve bir roman çıkardı. Bu eserler ona parasal kazanç sağlamadı. Kendisini geçindirecek bir iş tutmadı ve bu nedenle iki kez ABD'ye gitti. Açlık adlı eseri 1888 yılında bir Danimarka dergisinde dizi olarak yayımlanırken büyük ilgi topladı. Bu ilgi ona 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü kazandırdı. Ancak kazandığı bu ödül neniyle hiç sevinmedi. Çünkü o daha çok yalnızlığı seviyordu. Kutlamalardan, ödüllerden nefret ediyordu.Bütün hayatı boyunca günlük uğraşlardan kaçındı ve kendi ruhunu dinleyebileceği sessiz ortamları tercih etti.
Kaynak: dipnotkitap.net
Knut Hamsun'un Türkçeye Çevrilen Eserleri:
Açlık
Pan
Göçebe
Victoria
Rosa
Gizemler
Hilâlin Altında
Segelfoss Kenti
Toprağın Bereketi
Otların Bürüdüğü Patikalarda
Sonbahar Yıldızları Altında
Dünya Nimeti
İstanbul'da İki İskandinav Seyyah
Uçarı
açlık bi de victoria. hamsunun iki iyi kitabı yaaa :)
YanıtlaSil