9 Mayıs 2014 Cuma

Mrs. Dalloway - Virginia Woolf

MRS. DALLOWAY
Orjinal Adı: Mrs. Dalloway
VIRGINIA WOOLF
Çevirmen: İlknur ÖZDEMİR
Kırmızı Kedi Yayınları
Kasım 2013, 4. Baskı
Orijinal İlk Basım: 1925
208 Sayfa


AFD:
   Mrs. Dalloway okuduğum ilk Virginia Woolf kitabı. Daha önce askerlik vazifemi yaparken Woolf'un Deniz Feneri adlı kitabına başlamış fakat Woolf'un anlatım tarzı yüzünden çok fazla sayfa okuyamadan kitabı aldığım hızla kütüphaneye iade etmiş ve daha sonra tekrar Virginia Woolf kitabı okuyacağıma dair kendime söz vermiştim. Her zaman kendim ya da herhangi biri aslında güzel olarak nitelendirilen bir kitabı sevmediğinde o kitap için doğru zamanın gelmediğini düşünür/söylerdim. Kitap Kardeşliği'nde ayın kitabı olarak Mrs. Dalloway seçilince yeniden Virginia Woolf ile buluşmuş oldum. Benim için aslında, Deniz Feneri'ni okumaya çalıştığım o günden bu güne çok fazla bir değişiklik olmamış.   Yine ilk sayfalarda çok sıkıldım, fakat bu sefer kitabı okurken rahatsız edilmeyeceğim zaman dilimleri yakalayabildiğimden ve  kendime verdiğim sözü tutmak istediğimden azmettim ve kitabı bitirmeyi başardım.

    Virginia Woolf'un bu kitapta kullandığı tekniğe "Bilinç Akışı Tekniği" deniliyormuş. Bilinç Akışı Tekniği : kitapta bulunan karakterlerin tüm düşüncelerinin yazıya aktarılmasıdır. Ben bu tekniğin Mrs. Dalloway'de nasıl işlendiğine dair şöyle bir örnek verebilirim: Örnek olayımın özeti şu; Bir caddeden bir adam karşıdan karşıya geçmektedir, Woolf bunu "Adam karşıdan karşıya geçti" demek yerine, Adam (Adamın nereden gelip nereye gittiği, aslında nereye gitmek istediği, adamın düşündükleri, adamı gören birkaç kişinin o anda yaptıkları ve düşündükleri, adamı görmeyen bir çiftin o anda arasında konuştukları ve konuştukları haricinde kendi iç dünyasında düşündükleri, adamın karşıdan karşıya geçerken ona yaklaşmakta olan şoförün evde eşiyle yaptığı tartışma hakkında düşündükleri ve benzerlerini; tireler, iki noktalar, üç noktalar, noktalı virgüller, noktasız virgüller vb'lerini de kullanarak ) karşıdan karşıya geçti. şeklinde anlatmayı tercih ediyor. Bu yüzden de kitabı okumak, anlamak oldukça zorlaşıyor. Kitabın ilk 30 sayfasında yaşanan bu büyük karmaşa diğer sayfalarda azalıyor. Bana göre ilk 30 sayfadan sonra kitap daha bir kolay okunuyor.

   Salinger'ın Çavdar Tarlasında Çocuklar'ı, Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı da Bilinç Akışı Tekniği ile yazılmış kitaplar sınıfına giriyormuş. Ben bu iki kitabı okurken Mrs. Dalloway'ın ilk 30 sayfasında zorlandığım kadar zorlanmamıştım. Hatta zorlanmaktan ziyade benim için okuması çok keyifli olan kitaplardı.

   Mrs. Dalloway'i okumadan önce araştırdığımda tüm tanıtım yazılarında özetle; "Akşama bir parti verecek olan Mrs. Dalloway'in bir günü anlatılmıştır"cümlesini okuyup, daha önce yaşadığım Deniz Feneri okuma denememin de etkisiyle,  kitaptan daha fazla korkmaya başlamıştım. Oysa Woolf bu kitabında sadece Mrs. Dalloway'ın bir gününe değil, Mrs Dalloway'le aynı şehirde yaşamaktan başka hiç bir ortak bağı olmayan Septimus ve Rezia'nın, Mrs. Dalloway'in kocası Richard Dalloway'in, eski aşkı Peter Walsh'ın, eski yakın arkadaşı Sally'nin, kızı Elizabeth'in ve kızının öğretmeni Mrs. Kilman gibi bir çok karakterin de hayatına değinmiştir.

   Kitap hakkında iki ufak not daha paylaşayım; Virginia Woolf, Mrs. Dalloway'i 1925 yılında yazmış olmasına rağmen basılmadan önce 3 kez tekrar yazmış ve kitaba "Saatler" ismini vermeyi düşünse de son olarak Mrs. Dalloway'de karar kılmış. Fakat o vazgeçtiği isim yıllar sonra Michael Cunningam tarafından yazılan ve içinde Virginia Woolf'un da hayat hikayesine değinilen bir romana verilmiş. Bu kitabın filmi de çekilmiş ve Virginia Woolf'u Nicole Kidman canlandırmıştır.

   Gelelim "Kitabı tavsiye eder miyim?" kısmına: Virginia Woolf'un sonunda bir kitabını okuduğum için oldukça mutluyum, aslında ilk 30 sayfa dışında kitap akıcı bile sayılabilirdi fakat bir daha Virginia Woolf okur muyum?... Biraz zor gibi. Yani bu kitap son sayfayı çevirdiğimde bende "Mutlaka Woolf'un diğer kitaplarını da okumalıyım" diye bir duygu yaşatmadı. Kitabı okuyacaklara tavsiyem, sürekli tekrarladığım gibi ilk 30 sayfada dişlerini sıkmaları. :)


   Altı Çizilesi kısmında sadece bir paragrafa yer vereceğim. 1920'lerin İngiltere'sindeki düşünce ile günümüz Türkiye'sindeki düşünememenin kıyaslanabilmesi adına çok güzel bir örnek:

    Uygarlığın zaferlerinden biri, diye düşündü Peter Walsh, ambülansın ince, tiz sireni duyulurken, uygarlığın zaferlerinden biri. Hızla hastaneye doğru yol aldı bembeyaz ambülans, zavallının birini gecikmeden, insana yakışır bir şekilde almış olmalıydı; başına bir darbe alan biriydi belki, ya da hastalığın çökerttiği biri, bir-iki dakika önce şu kavşaklardan birinde araba çarpmış biride olabilirdi, herkesin başına gelebileceği gibi. Uygarlıktı bu. Londra'daki bu beceriklilik, örgütlenme ve dayanışma Doğu'dan döndüğünde dikkatini çekmişti. Bütün arabalar kendiliğinden yol veriyordu ambülansa geçmesi için. Belki de marazi bir şeydi bu; içinde zavallı birini taşıyan bu ambülansa gösterilen saygı dokunmuyor muydu insana - telaşla evlerine koşturan adamlar yanlarından ambülans geçerken karılarını akıllarına getiriyorlardı ya da başında bir doktor ve hemşireyle orada uzanmış yatan kişinin pekâlâ kendileri de olabileceğini düşünüyorlardı...


Kitabın Tanıtımından: 
   Birinci Dünya Savaşının sonunda Londra. Sıcak bir yaz günü Clarissa Dalloway o akşam vereceği büyük partiye hazırlanmaktadır. Aynı gün Hindistandan beklenmedik bir ziyaretçi gelir: İlk aşkı Peter Walsh. Onun bu apansız gelişi uzak bir geçmişin anılarını, eski arkadaşlıkları ve Clarissanın gençliğinde yaptığı tercihleri canlandırır zihninde. Bütün yaşamı, ilişkileri ve sıradan, tekdüze evliliğine götüren olaylar bir bir geçer gözlerinin önünden.

   Clarissa çevresinde sürüp giden hayata ve o hayatın içindeki sayısız insana odaklanırken, yazar da çeşitli karakterler arasında gidip gelir ve onların yaşadıklarını Mrs. Dallowayin akıp giden gününün içine yerleştirir. Virginia Woolf, Clarissa Dallowayin hayatında bir günü, en yetkin temsilcisi olduğu bilinçakışı tekniğiyle anlattığı bu romanında, erkekle kadın ve iki kadın arasındaki ilişkilere de bir pencere açıyor; karakterlerin her birinin iç dünyasına okuru da dahil ediyor; geçmişe ait benzersiz ama acı veren imgeleri bugünün imgelerine katıyor, toplumun dayattıklarının altında boğulan arzuları incelikle işliyor. Hayatı ve dış dünyayı her bir karakterinin gözünden ve zihninden muhteşem bir çözümlemeyle sunarken, zamanının ruhunu da başarıyla yansıtıyor.

   Mrs. Dalloway, Türkiyede ilk yayımlanışından 35 yıl sonra İlknur Özdemirin çevirisiyle yeniden okurlarıyla buluşuyor.

28.04.2014 tarihinde farklı sitelerde "Mrs. Dalloway"i en uygun fiyatla satan kitap satış siteleri:
HepsiBurada 8,80 TL
D&R 9,60 TL
KitapStore 10,88 TL
Arkadaş 11,04 TL 
PTTKitap 11,20 TL
KitapSihirbazı 11,20 TL 

blindmenandanelephant.blogspot.com.tr
Virginia Woolf Hakkında:
   1882'de Londra'da dünyaya gelmiştir. Victoria Devri'nin tanınmış yazarlarından Sir Leslie Stephen'ın ve Julia Duckworth'ün kızıdır. Hem annesi hem de babasının ikinci evliliklerinden dünyaya gelen beş çocuğu olmuştur. Yaş sırasıyla Vanessa, Julian, Thoby, Virginia ve Adrian. 

   Virginia on üç yaşındayken annesi ansızın ölmüştür. Woolf, o yıllarda kadınların ikinci planda kalması nedeni ile okula gönderilememiş fakat babası yardımı ile kendini geliştirmiştir.

   Kızkardeşi Vanessa Bell daha küçük bir yaşta iken bir ressam olmaya, Virginia Woolf ise bir yazar olmaya karar verir. Kendisini babasının kütüphanesinde geliştiren Virginia Woolf, 1895'de bir gazetede kısa hikâyelerini yayınlatır. Özellikle, Viktorya tarzı yaşamaya karşı olan Virginia Woolf, yazılarında da bundan ve sıklıkla kadınların toplum içinde daha güçlü ve iyi yerlerde olmalarından bahseder. Bundan dolayı feminist bir yazar sıfatı yakıştırılmıştır. 1929 tarihli "Kendine Ait Bir Oda" da feminist hareketin klasik bir kitabı olarak kabul edilir.

   1904'te babasının ölümünden sonra kardeşleriyle Bloomsbury'ye taşınması ise hayatında ciddi bir dönüm noktası olmuştur. Bloomsbury grubuna dahil olmuştur. Bloomsbury grubu içinde birçok ünlü yaşamıyla ve tercihleriyle aykırı olarak adlandırılabilecek edebiyatçıyı barındırır.

   Virginia Woolf 1912 yılında Leonard Woolf ile evlenmiştir. Leonard Woolf eşi için bir basımevi kurmuştu ve bu da Virginia Woolf'un yazdığı kitapları yayımlatması için bir fırsat olmuştur

   Perde Arası romanını yazdığı sıralarda artık kendini yeterince yetenekli hissetmiyor, yeteneğini kaybettiğini düşünüyordu. Her gün savaş korkusu ve yeteneğini kaybetmenin vermiş olduğu stres, dehşet ve korku sonucu ruhsal bunalıma girmiş, 28 Mart 1941’de içinde bulunduğu duruma daha fazla dayanamayıp evlerinin yakınlarında bulunan Ouse nehrine ceplerine taşlar doldurarak atlayıp intihar etmiştir. Virginia Woolf, geride iki intihar mektubu bırakmıştır. Birisi kardeşi Vanessa Bell'e diğeri ise kocası Leonard Woolf'a.
Virginia Woolf'un eşine yazdığı son mektup
thirlby.tumblr.com
Leonard Woolf'a, 18 Mart 1941

   "Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. O korkunç yeniden yaşayamayacağımı hissediyorum. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyilik yapabilirim. Hayatını daha fazla mahvedemem. Bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemiyorum.".

Kaynak: .wikipedia.org

Virginia Woolf Kitapları:
Dışa Yolculuk (1915)
Gece ve Gündüz (1919)
Jacob'un Odası (1922)
Mrs Dalloway (1925)
Deniz Feneri (1927)
Orlando: Bir Yaşamöyküsü (1928)
Dalgalar (1931)
Yıllar (1937)
Kendine Ait Bir Oda (1929)
Londra Manzaraları (1931)
Flush, Bir Köpeğin Romanı (1933)
Üç Gine (1938)
Perde Arası (1941)
Virginia Woolf'un Günlükleri
Pazartesi ya da Salı (1921)

3 yorum:

  1. zor kitaptır gerçekten , fakat keyiflidir de , tekniğe alışmak meselesi sadece ..Vaz geçmeyin derim ben :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında herhangi bir vazgeçmişlik söz konusu değil, sadece bende ""Mutlaka Woolf'un diğer kitaplarını da okumalıyım" duygusunu yaşatmadı. O yüzden belki biraz aradan sonra tekrar dönebilirim herhangi bir kitabına ama büyük bir hevesle olmayacağı aşikar.

      Sil
  2. Woolf'un hiç bir romanını Kırmızı Kedi'den çıkan kötü çevirilerinden okunmasını tavsiye etmem... Özellikle de Mrs Dalloway'in Tomris Uyar çevirisi varken...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...