Çevirmen: Niran ELÇİ
İthaki Yayınları
Mayıs 2010, 2. Basım
Orijinal İlk Basım: 1961
618 Sayfa
AFD:
Madde 22, Joseph Heller'in 1961 yılında yayınladığı ve neredeyse tüm okunması gereken kitaplar listelerinde adı geçen kült bir kitap.
Joseph Heller, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Hava Kuvvetleri'nde bombardıman pilotu olarak bir süre görev yapmıştır. Tıpkı Madde 22'nin kahramanı Yossarian gibi. Yossarian ölmeden eve dönebilmesi için gereken uçuş sayısını tamamlamaya çalışan bir bombardıman pilotudur. Fakat o uçuş sayısını tamamlamaya her yaklaştığında, yukarıdakilere şirin gözükme ve rütbe kapma peşinde olan üstleri uçuş sayısını sürekli arttırmaktadır. Yossarian gerekli uçuş sayısını bir türlü yakalayamamaktadır ama belirlenen uçuş sayısını yakalayan askerler de evlerine geri dönememektedir. Çünkü 40 uçuş tamamlanmaya başlanınca uçuş sayısı 45'e, 45 tamamlanınca sayı 50'ye çıkmaktadır.
Yossarian bu durumdan oldukça rahatsızdır. Bunun onun savaşı olmadığını ve herkesin kendisini öldürmek istediğini düşünmektedir. Tüm amacı ölmeden evine geri dönebilmektir. Bunun için her yolu dener, fakat önünde çok büyük bir açmaz vardır: Madde 22
Joseph Heller bu kitapla birlikte İngilizceye yeni bir deyim kazandırmıştır. Herhangi bir kısır döngü durumunu anlatmak için kullanılan: Madde 22 ya da İngilizcesiyle "Catch-22" Bu kısır döngü durumunun kitapta en güzel işlendiği bölüm ise bence budur:
Hastanede lisanslı bir psikiyatrist beni muayene etti ve bu onun kararıydı. Ben gerçekten deliyim."
"Ee?"
"Nasıl ee?" Doktor Daneeka'nın kavrayışsızlığı Yossarian'ın kafasını karıştırmıştı. "Bunun ne anlama geldiğini anlamıyor musun? Artık beni uçuştan men edebilir, eve gönderebilirsin. Deli bir adamı ölüme gönderemezler değil mi?"
"Başka kim ölüme gider ki?"
Madde 22, en basit anlatımıyla; ülkemizde her askerliğini yapanın söylediği "Askerde mantık yoktur." mottosunun işlendiği bir kitap. Tabii Madde 22'de anlatılanları sadece askerlik sınırları içinde düşünmek büyük bir kayıp olur. Mantıklı olarak yapıldığı düşünülen mantıksızlıklar ve bu mantıksızlıkların bir türlü çözülememe durumundan oluşan kısır döngü, maalesef hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır.
Altı Çizilesi bölümünde yer verdiğim alıntıları da okursanız, Madde 22 sizin de okuma listenize mutlaka girecektir.
Joseph Heller, 2. Dünya Savaşı sırasında Amerika Hava Kuvvetleri'nde bombardıman pilotu olarak bir süre görev yapmıştır. Tıpkı Madde 22'nin kahramanı Yossarian gibi. Yossarian ölmeden eve dönebilmesi için gereken uçuş sayısını tamamlamaya çalışan bir bombardıman pilotudur. Fakat o uçuş sayısını tamamlamaya her yaklaştığında, yukarıdakilere şirin gözükme ve rütbe kapma peşinde olan üstleri uçuş sayısını sürekli arttırmaktadır. Yossarian gerekli uçuş sayısını bir türlü yakalayamamaktadır ama belirlenen uçuş sayısını yakalayan askerler de evlerine geri dönememektedir. Çünkü 40 uçuş tamamlanmaya başlanınca uçuş sayısı 45'e, 45 tamamlanınca sayı 50'ye çıkmaktadır.
Yossarian bu durumdan oldukça rahatsızdır. Bunun onun savaşı olmadığını ve herkesin kendisini öldürmek istediğini düşünmektedir. Tüm amacı ölmeden evine geri dönebilmektir. Bunun için her yolu dener, fakat önünde çok büyük bir açmaz vardır: Madde 22
Joseph Heller bu kitapla birlikte İngilizceye yeni bir deyim kazandırmıştır. Herhangi bir kısır döngü durumunu anlatmak için kullanılan: Madde 22 ya da İngilizcesiyle "Catch-22" Bu kısır döngü durumunun kitapta en güzel işlendiği bölüm ise bence budur:
Hastanede lisanslı bir psikiyatrist beni muayene etti ve bu onun kararıydı. Ben gerçekten deliyim."
"Ee?"
"Nasıl ee?" Doktor Daneeka'nın kavrayışsızlığı Yossarian'ın kafasını karıştırmıştı. "Bunun ne anlama geldiğini anlamıyor musun? Artık beni uçuştan men edebilir, eve gönderebilirsin. Deli bir adamı ölüme gönderemezler değil mi?"
"Başka kim ölüme gider ki?"
Madde 22, en basit anlatımıyla; ülkemizde her askerliğini yapanın söylediği "Askerde mantık yoktur." mottosunun işlendiği bir kitap. Tabii Madde 22'de anlatılanları sadece askerlik sınırları içinde düşünmek büyük bir kayıp olur. Mantıklı olarak yapıldığı düşünülen mantıksızlıklar ve bu mantıksızlıkların bir türlü çözülememe durumundan oluşan kısır döngü, maalesef hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır.
Altı Çizilesi bölümünde yer verdiğim alıntıları da okursanız, Madde 22 sizin de okuma listenize mutlaka girecektir.
-"Madde 22"yi buradan satın alabilirsiniz.-
Altı Çizilesi:
Biliyorsun, çözüm bu olabilir. -utanmamız gereken bir şey hakkında böbürlenmek. Bu asla başarısız olmayan bir numaradır.
"İnanmıyorum" diye ağladı kadın, şiddetle gözyaşlarına boğularak. " Ama benim inanmadığım Tanrı iyi, adil, merhametli bir Tanrı. Senin anlattığın gibi kötü ve aptal bir Tanrı değil."
Yossarian bir kahkaha attı ve kadını bıraktı. Aramızda biraz dinsel özgürlük olsun," diye önerdi nazikçe. "Sen istediğin Tanrı'ya inanma, ben de istediğim Tanrı'ya inanmayayım. Anlaştık mı?"
Herhangi bir şeyi gerçekten bilmenin yolu yoktu, biliyordu, hattâ herhangi bir şeyi gerçekten bilmenin yolu olmadığını bilmenin bile yolu yoktu.
Yossarian kadının kucağına para bıraktı -tuhaf, para bırakmak ne kadar çok yanlışı düzeltiyor gibiydi...
Papaz günah işlemişti ve iyi olduğunu görmüştü. Sağduyu ona yalan söylemenin ve görevinden kaçınmanın günah olduğunu söylüyordu. Diğer yandan, günahın kötü olduğunu ve kötülükten iyilik gelmeyeceğini herkes biliyordu. Ama papaz kendini iyi hissediyordu; kesinlikle harika hissediyordu. Sonuç olarak, mantıksal olarak, yalan söylemek ve görevden kaçınmak günah olamazdı. Papaz, ilahi bir içe doğuş anında, son derece kullanışlı olan koruyucu mantıksallaştırma tekniğini keşfetmişti. Bu bir mucizeydi. Görmüştü ki, ahlaksızlığı erdeme, iftirayı gerçeğe, iktidarsızlığı cinsellikten kaçınmaya, kibir tevazuya, yağmayı hayırseverliğe, hırsızlığı onura, küfürü bilgeliğe, zulmü vatanseverliğe, sadizmi adalete dönüştürmek hiç zor değildi. Bunu herkes yapabilirdi; insanın kafasının çalışması bile gerekmiyordu. Tek gereken, karaktersiz olmaktı.
Ne iğrenç bir dünya! O gece zengin ülkelerde yaşamalarına rağmen kaç kişinin yoksunluk içinde olduğunu, kaç evin barakalardan ibaret olduğunu, kaç kocanın sarhoş olup karılarını dövdüğünü, kaç çocuğun zulüm gördüğünü, suistimal edildiğini, terk edildiğini merak etti. Kaç aile yiyeceğe para yetiştiremeyip aç kalmıştı? Kaç kalp kırılmıştı? O gece kaç kişi intihar edecek kaç kişi delirecekti? Kaç hamamböceği, kaç ev sahibi muzaffer olacaktı? Kazananların kaçı aslında kaybetmişti, başarılı sanılanların kaçı başarısız, kaç zengin aslında fakirdi? Akıllı geçinen kaç kişi aptaldı? Kaç mutlu son aslında mutsuzdu? Kaç dürüst adam yalan söylemiş, kaç cesur adam korkuya kapılmış, kaç sadık adam ihanet etmiş, kaç aziz yolsuzluk yapmış, itimat gerektiren konumlara sahip kaç kişi para için ruhunu alçaklara satmıştı, kaç kişinin ruhu bile yoktu? Kaç dosdoğru yol aslında çarpıktı? En iyi ailelerin kaçı aslında en kötü aileydi ve kaç iyi insan kötüydü? Hepsini toplayıp, sonra çıkarırsan, geriye sadece çocuklar ve belki Albert Einstein ve bir köşede yaşayan yaşı bir kemancı ya da heykeltıraş kalırdı.
"İnanmıyorum" diye ağladı kadın, şiddetle gözyaşlarına boğularak. " Ama benim inanmadığım Tanrı iyi, adil, merhametli bir Tanrı. Senin anlattığın gibi kötü ve aptal bir Tanrı değil."
Yossarian bir kahkaha attı ve kadını bıraktı. Aramızda biraz dinsel özgürlük olsun," diye önerdi nazikçe. "Sen istediğin Tanrı'ya inanma, ben de istediğim Tanrı'ya inanmayayım. Anlaştık mı?"
Herhangi bir şeyi gerçekten bilmenin yolu yoktu, biliyordu, hattâ herhangi bir şeyi gerçekten bilmenin yolu olmadığını bilmenin bile yolu yoktu.
Yossarian kadının kucağına para bıraktı -tuhaf, para bırakmak ne kadar çok yanlışı düzeltiyor gibiydi...
Papaz günah işlemişti ve iyi olduğunu görmüştü. Sağduyu ona yalan söylemenin ve görevinden kaçınmanın günah olduğunu söylüyordu. Diğer yandan, günahın kötü olduğunu ve kötülükten iyilik gelmeyeceğini herkes biliyordu. Ama papaz kendini iyi hissediyordu; kesinlikle harika hissediyordu. Sonuç olarak, mantıksal olarak, yalan söylemek ve görevden kaçınmak günah olamazdı. Papaz, ilahi bir içe doğuş anında, son derece kullanışlı olan koruyucu mantıksallaştırma tekniğini keşfetmişti. Bu bir mucizeydi. Görmüştü ki, ahlaksızlığı erdeme, iftirayı gerçeğe, iktidarsızlığı cinsellikten kaçınmaya, kibir tevazuya, yağmayı hayırseverliğe, hırsızlığı onura, küfürü bilgeliğe, zulmü vatanseverliğe, sadizmi adalete dönüştürmek hiç zor değildi. Bunu herkes yapabilirdi; insanın kafasının çalışması bile gerekmiyordu. Tek gereken, karaktersiz olmaktı.
Ne iğrenç bir dünya! O gece zengin ülkelerde yaşamalarına rağmen kaç kişinin yoksunluk içinde olduğunu, kaç evin barakalardan ibaret olduğunu, kaç kocanın sarhoş olup karılarını dövdüğünü, kaç çocuğun zulüm gördüğünü, suistimal edildiğini, terk edildiğini merak etti. Kaç aile yiyeceğe para yetiştiremeyip aç kalmıştı? Kaç kalp kırılmıştı? O gece kaç kişi intihar edecek kaç kişi delirecekti? Kaç hamamböceği, kaç ev sahibi muzaffer olacaktı? Kazananların kaçı aslında kaybetmişti, başarılı sanılanların kaçı başarısız, kaç zengin aslında fakirdi? Akıllı geçinen kaç kişi aptaldı? Kaç mutlu son aslında mutsuzdu? Kaç dürüst adam yalan söylemiş, kaç cesur adam korkuya kapılmış, kaç sadık adam ihanet etmiş, kaç aziz yolsuzluk yapmış, itimat gerektiren konumlara sahip kaç kişi para için ruhunu alçaklara satmıştı, kaç kişinin ruhu bile yoktu? Kaç dosdoğru yol aslında çarpıktı? En iyi ailelerin kaçı aslında en kötü aileydi ve kaç iyi insan kötüydü? Hepsini toplayıp, sonra çıkarırsan, geriye sadece çocuklar ve belki Albert Einstein ve bir köşede yaşayan yaşı bir kemancı ya da heykeltıraş kalırdı.
Kitabın Tanıtımından:
Madde 22 bugüne kadar okuduğunuz hiçbir romana benzemiyor. Kendine has bir mantığı, bambaşka karakterleri var. Joseph Heller’ın acı gerçekleri sipsivri bir alayla iğnelediği bu 20. yüzyıl klasiğini okurken savaşı, yaşamın acımasızlığını, iktidarın yeri geldiğinde nasıl bir canavara dönüştüğünü görüp kimi zaman korkacak kimi zaman kahkahalar atacaksınız.
2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda bombardıman pilotu olarak görev yapan Yossarian’ın öyküsü, çivisi çıkmış bir dünyanın küçücük bir modeli aslında. Okurken bugün dünyada yaşananlarla kitaptaki öykü arasındaki bağlantıyı kurup aslında ne kadar absürd, çılgın, ürkütücü ve kin dolu bir dünyada yaşadığınızı fark edeceksiniz.
"Tek bir açmaz vardı, o da Madde 22. Bu madde, insanın gerçek ve yakın tehlike karşısında kendi güvenliği için endişelenmesinin zihnin rasyonel bir süreci olduğunu belirtiyordu. Orr deliydi ve uçuştan men edilebilirdi. Tek yapması gereken uçuştan men edilmesini talep etmekti; ve bunu yapar yapmaz, deli olmadığı anlaşılacaktı ve başka görevlerde uçması gerekecekti. Orr’un başka görevlerde uçması için deli olması gerekirdi, aklı başında olsa uçmazdı; ama aklı başındaysa uçmak zorundaydı. Uçarsa deli demekti ve uçmak zorunda değildi; ama uçmak istemiyorsa aklı başındaydı ve uçmak zorundaydı. Madde 22’deki bu şartın mutlak basitliği Yossarian’ı derinden etkiledi. Saygıyla ıslık çaldı."
2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda bombardıman pilotu olarak görev yapan Yossarian’ın öyküsü, çivisi çıkmış bir dünyanın küçücük bir modeli aslında. Okurken bugün dünyada yaşananlarla kitaptaki öykü arasındaki bağlantıyı kurup aslında ne kadar absürd, çılgın, ürkütücü ve kin dolu bir dünyada yaşadığınızı fark edeceksiniz.
"Tek bir açmaz vardı, o da Madde 22. Bu madde, insanın gerçek ve yakın tehlike karşısında kendi güvenliği için endişelenmesinin zihnin rasyonel bir süreci olduğunu belirtiyordu. Orr deliydi ve uçuştan men edilebilirdi. Tek yapması gereken uçuştan men edilmesini talep etmekti; ve bunu yapar yapmaz, deli olmadığı anlaşılacaktı ve başka görevlerde uçması gerekecekti. Orr’un başka görevlerde uçması için deli olması gerekirdi, aklı başında olsa uçmazdı; ama aklı başındaysa uçmak zorundaydı. Uçarsa deli demekti ve uçmak zorunda değildi; ama uçmak istemiyorsa aklı başındaydı ve uçmak zorundaydı. Madde 22’deki bu şartın mutlak basitliği Yossarian’ı derinden etkiledi. Saygıyla ıslık çaldı."
1 Mayıs 1923'te doğan Joseph Heller, Brooklyn, New York'ta geçen çocukluğu ve gençliği boyunca hep yazar olmak istemişti. 2. Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusunda bombardıman pilotu olarak İtalya'da görev yapıp altmış uçuş gerçekleştirdi. Burada yaşadığı deneyimler, daha sonra yazacağı Madde 22'nin zeminini oluşturdu. 1945 yılında terhis edilen yazar,New York Üniversitesi'ne girip ingiliz Edebiyatı öğrenimi gördü. Columbia Üniversitesi'ndeki master eğitiminden sonra Fullbright bursuyla İngiltere'ye gidip Oxford Üniversitesi'ne devam etti. 1950-1952 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi'nde profesör olarak ders verdikten sonra Time ve Look dergilerinde metin yazarı olarak çalıştı.
İlk evliliğinden iki çocuğu olan Heller, boşanma sürecini yine aynı o alaycı üslubuyla No Laughing Matter adlı kitabına döktü. 1989 yılında hastayken tanıştığı bir hemşireyle yeniden evlenen yazar, 13 Aralık 1999'da geçirdiği bir kalp krizi sonucu Long Island'daki evinde yaşama veda etti.
İlk evliliğinden iki çocuğu olan Heller, boşanma sürecini yine aynı o alaycı üslubuyla No Laughing Matter adlı kitabına döktü. 1989 yılında hastayken tanıştığı bir hemşireyle yeniden evlenen yazar, 13 Aralık 1999'da geçirdiği bir kalp krizi sonucu Long Island'daki evinde yaşama veda etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder