İstanbul Gezisi ve İstanbul Sahafları

   KPDS sınavının Çanakkale'de yapılmaması sebebiyle sınav yeri olarak İstanbul yazdık ve uzun süredir beklediğimiz İstanbul gezimizi de bu vesileyle gerçekleştirmiş olduk. 6 gün kaldığımız İstanbul'da tabiki sahafları es geçmedik :)

   

   Gitmeden önce gezeceğimiz yerlerin listesini yapmıştık. İnternette "İstanbul'da sahaflar" diye yazınca Beyazıt Sahaflar Çarşısı karşımıza çıkmış onu da listeye eklemiştik. Fakat, Sahaflar Çarşısı'na girince çok şaşırdık. "Yardımcı olayım ne arıyordunuz?" diyen bir kitabevi sahibine, "sahaflar çarşısında sahaf arıyoruz dedik" o da  "eskiden buradaki tüm dükkanlar sahaftı, fakat şimdi kalmadı" dedi ve sağolsun, bizi Kadıköy Akmar Pasajı'na yönlendirdi. Diyeceğimiz o ki; İstanbul'da sahaf arıyorsanız "Sahaflar Çarşısı" doğru yer değil.

   Tavsiye üzerine Akmar Pasajı'na gittik, gezindik. Fiyatlar biraz pahalı gelmesine rağmen elimiz boş dönmedik.

Piraye - Canan Tan: 10 TL

İki Yeşil Su Samuru - Buket Uzuner: 8 TL

Simyacı - Paulo Coelho: 5 TL

Yeşil Peri Gecesi - Ayfer Tunç: 10 TL

   Bunlar  da eşimin öğrencileri için aldığı İngilizce kitaplar, iki tanesi 5 TL'ydi bu güne kadar Oxford'un bu serisi için gördüğümüz en iyi fiyattı. Eşim de eksik olanları tamamladı.

  Tüm gün gezip sahaflara en son girdik. Yorgunluktan, alt kattaki fiyatların pahalılığından ve Aslıhan Pasajı'na da  gideceğimiz için üst katlara çıkmadık. Hata yapmışız internette araştırma yaptığımızda fiyatların yukarılara çıkıldıkça ucuzladığını öğrenmiş olduk. Artık bir dahaki sefere...

   Aslıhan Pasajına gittiğimizde bu sefer üst kattan başladık, böylece üst kattaki fiyatların daha uygun olduğunu kendimiz gözlemlemiş olduk. Elimizde dört sayfalık listeyle gittiğimizden, genelde sahaflar istediğimiz kitapları bulamayınca; "verin listeye bakayım olanları çıkartayım" diyorlar.  listedeki tüm kitapları alabilecek gücümüz olsa zaten listeyi direk uzatırız, içinden seçiyorsak eğer, en çok istediğimiz kitapları seçiyoruzdur ve siz bizim neyi istediğimizi nereden bileceksiniz değil mi? Aslıhan Pasajı'nda genelde böyle birşeyle karşılaşmadık. Bu yüzden de bizi sıkboğaz etmeyen, aradığımız kitapları sorunca da hemen yardımcı olan sahaflar sayesinde saatler boyunca pasajda vakit geçirdik. Bu arada Issız Adam filminin tanışma sahnesinin bu pasajda çekildiğini de belirtmek isteriz.

   Her girdiğimiz sahafa sorduğumuz kitap ve yazarlardan dolayı bir süre sonra diğer sahaflar da bizi tanıdı :) "siz Çanakkale'den gelenlersiniz değil mi?" demeye başladılar :))

  Bu kitapları üst kattaki Eylül Kitabevi'nden 40 TL'ye aldık. Sahibi olan beyefendi çok ilgiliydi, biz kitap sordukça elinde yoksa diğer dükkanlarına gidip soruyordu, bilgisayarını kullanmamıza, koltuğunda oturmamıza da izin verdi. Bir ara kendimizi nasıl kaptırdıysak gelen başka bir müşteri bizi dükkan sahibi zannetti :)

Sakkara'nın Kumları - Glenn Meade

İkinci Mesih - Glenn Meade

Viran Dağlar - Necati Cumalı

Hulki Bey ve Arkadaşları - Yiğit Okur

London Bridges - James Patterson

 Sağdaki kitapları da yine üst kattaki Kibrit Kitabevi'nden aldık. Bu kitabevinde 5 TL'lik kitaplar vardı.

Tuncay Terzihanesi - Sunay Akın
Sol Ayağım - Christy Brown
Sadakat - İnci Aral

   Bu üç kitabı 5 TL kısmından aldık. John Grisham'ın Çaylak'ını da alacaktık ama diğer kitaplara bakarken onu oralarda unutmuşuz, eve gelince aklımıza geldi. Neyse artık bir dahaki sefere.
10 TL'ye aldıklarımız ise;

Kumral Ada Mavi Tuna - Buket Uzuner
Taş Kağıt Makas - Jodi Picoult

Akmar Pasajı'ndaki bir kitabevinden
Gazap Üzümleri - John Steinbeck  10 TL
Safran Sarı - İnci Aral 5 TL

Aslıhan Pasajı'nda üst kattan, ısrarla her sahafa sorduğumuz ve sonunda bulduğumuz;
Eleni - Nicholas Gage 12 TL

Aslıhan Pasajı girişindeki Kamer Kitabevi'nden;
8.Gün - Glenn Meade 15 TL
Kırmızı Pazartesi - Gabriel Garcia Marquez 5 TL
   Kamer Kitabevi'nin sahibi tüm kitaplarını bilgisayara girdiğinden arama olayımızı kolaylaştırdı. Fakat hiç indirim yapmadı :( Glen Meade'in eksik olan son kitabını da sonunda bulduğumuz için, biraz pahalı gelse de aldık.

   Bir de Ekşi Sözlük'te Anabala Pasajı'nda sahafların olduğu belirtiliyor. Fakat Anabala pasajında bir tane sahaf bile kalmamış, çoğu dükkan boş zaten.

İstanbul'dan aldığımız kitap ayraçlarımız.

   Kitaplar bu kadar, İstanbul gezimizde; İstanbul'da ilk öğrendiğimiz; ulaşım aracı olarak trafik derdi olmayan, tren, tramvay, feribot ve metrobüs kullanmamız gerektiği oldu. İlk gün Maltepe Kadıköy arasını minibüsle 2 saatte gidip trenle 20 dakikada dönünce, neyi kullanmamız gerektiğini yaşayarak öğrenmiş olduk. Kendi evimizde gibi rahat ettiğimiz kuzenimizin evi Süreyya Plajı tren istasyonuna çok yakın olduğundan ulaşımımızın büyük kısmını trenle gerçekleştirdik.


Nereleri gezdik;

1-  Mısır Çarşısı

2- Gülhane Parkı: Mükemmel bir ortam, kesinlikle huzur verici.

3- Topkapı Sarayı: Mutlaka görülmesi gereken bir yer. Girişte ücretli olarak sunulan dijital rehberler sayesinde bir rehber eşliğinde geziyormuşuz gibi oldu.  (Girişte Müzekart geçerli,  dijital rehber 15 TL)

4- Yerebatan Sarayı (Sarnıcı): Fotoğraflarda filmlerde gördüğümüzden çok daha güzeldi. Orada bulunmak o havayı solumak mükemmeldi. (Giriş 5 TL)

5- İstanbul Arkeoloji Müzesi: Kesinlikle es geçilmemesi gereken bir yer. Tüm uygarlıklarımıza ait eserlerin birarada görebiliyoruz. (Müzekart geçerli)

6- Topkapı Sarayı Harem Bölümü:  Topkapı sarayının Harem bölümüne girmek için saraya ödediğimiz ücret haricinde ekstra bir ücret ödemek gerekiyor. Müzekart da geçerli değil. Müzekart'ın geçerli olmamasının sebebini de saçma bir gerekçeyle açıklıyorlar; haremin alabileceği ziyaretçi kapasitesi belli olduğundan müzekart geçmiyor deniliyor. Parasını veren herkes girerken müzekartlılar mı fazla geliyor? Ya da başka bir deyişle müzekartla aştığımız kapasiteyi para ödeyince aşmıyor mu oluyoruz.

   Neyse hiç görmediğimiz için görmek istedik fakat pek de memnun olmadık. Sadece giriş katındaki bir kaç yer, geçiş yolları ve avluları gördük. Bizce, biraz daha fazla ayrıntı görmeliydik, gördüğümüz odalarda hiçbir ayrıntı yoktu, üst kattaki odaların birini bile görmedik. Çıktığımızda hayal kırıklığına uğradık görmesekte olurmuş dedik. 

  6- Ayasofya Cami (Müzesi), Sultan Ahmet Cami ve Meydanı: (Ayasofya'da Müzekart geçerli)

7- Kapalı Çarşı: Rengarenk bir ortam, mistik bir yer.

8- Miniatürk: Türkiye'nin ve Türkiye dışındaki başlıca Türk eserlerinin hemen hemen hepsini bir arada görebildiğimiz mükemmel bir yer. Giriş 5 TL gibi çok uygun bir rakam. Girişte verilen biletleri, her eserin yanında bulunan dijital makinelere okutarak o eser hakkında bilgi alabiliyorsunuz. Bu gerçekten çok güzel bir uygulama. Topkapı Sarayı'nda artı bir ücretle alabildiğiniz rehberlik hizmeti burada ücretsiz.

9- İstanbul Akvaryum: Florya'da bulunan İstanbul Akvaryum'a gittik. Çok büyük bir yere inşa edilmiş, kategorilere göre ayrılmış bölümleri bilgi veren afişleri ve dijital ekranlarıyla genel olarak beğensekte, göremediğimiz bazı deniz canlıları olduğu için üzüldük. Bir ahtapot ya da mürekkep balığı göremedik.

10- Eminönü'nde Balık-Ekmek: Bugüne kadar yediğimiz en kötü balık-ekmekti. Gelmişken yiyelim dedik ve ağzımızın tadını bozduğumuz için de pişman olduk. Eğer Eminönü'ndeki tarihi balık-ekmekçilerde balık-ekmek yiyip beğenenler varsa Çanakkale'ye bekleriz. Bir de burada denesinler balık-ekmeği. Rokasız balık-ekmek mi olurmuş?

11- Galata Kulesi: Giriş Türklere 6 yabancılara 12 TL. Dışarıdayken yürüyerek çıkacağımızı düşünüyorduk, içeri girdiğimizde asansör görünce şaşırdık. Merdivenlerden çıkmanın yasak olduğunu söylediler. Fakat inerken bir öğrenci grubuna rast geldik, o grubun kalabalığını eritmek için merdivenleri kullanabileceğimizi söylediler, merdivenlerle çıkamasakta inmiş olduk. Kulenin manzarası çok güzeldi. İnşallah başka bir sefer de gece çıkıp bir de bu güzel manzaranın gece versiyonunu görebiliriz.

12- İstiklal Caddesi, pasajlar ve Taksim Meydanı:
Her pasajı, her ara sokağı ayrı renk olan İstiklal caddesinde güzel vakit geçirdik.
Video'daki grup da gezimize ayrı bir tat kattı.

13- Tarihi Kadıköy Salı Pazarı ve Kadıköy Gezisi: Kadıköy pazarında umduğumuzu bulamayınca pazarı kısa kesip, Kadıköy'e yöneldik. Kadıköy'de alışveriş yaptık, meşhur ıslak hamburgeri denedik. Onu da pek beğenmedik (problem bizde mi acaba :)) ) Bowling'de Köylü Ailesine yenildik :( Süreyya Plajı'ndaki Go Kart yarışıyla gezimizi noktaladık.

   Not aldığımız fakat gidemediğimiz, gezemediğimiz o kadar çok yer varki, artık bir dahaki İstanbul seferine diyoruz.

   İstanbul'da gidilmesi gereken yerler hakkında bize yardımcı olan arkadaşlara ve özellikle bizim için post hazırlayan İlknur Akpınar'a teşekkür ederiz.