24 Ekim 2015 Cumartesi

Momo - Michael Ende

MOMO
Orijinal Adı: Momo
Çevirmen: Leman ÇALIŞKAN
Kabalcı Yayınevi
Nisan 2012, 5. Basım
Orijinal İlk Basım: 1973
303 Sayfa

AFD:
    "Momo" yine okumakta çok geç kaldığımı düşündüğüm bir kitap. Çocukluk yıllarımda neden kimse Momo'yu bana önermedi acaba? Momo'nun verdiği mesajı, geleceğimizin büyük adamlarına bir an önce aktarmalıyız. Kötülüklerle tanışmadan, henüz hırs gözlerini boyamamışken, henüz tertemiz kalplerine ulaşabilecekken...

   Momo, kimsesiz bir çocuktur. Hikayemizin geçtiği kasabaya nereden geldiği bilinmez. Kasabalı ilk başta Momo'yu yadırgasa da, onunla konuştukça onu sever ve kalacak yer verirler. Momo kasabaya yeni bir hava katmıştır. Herkes Momo'yla vakit geçirmeyi çok sever. Derdi olan derdini anlatır, çünkü Momo çok iyi bir dinleyicidir. Küskünler Momo'nun yanında barışır, Momo çok güzel tavsiyeler verir. Çocuklar Momo'nun yanında çok eğlenceli vakit geçirirler, çünkü Momo'nun yanında hayal güçleri artar ve hiç akıllarını gelmeyecek oyunlar kurgulayıp zevkle oynarlar.

   Her şey kasabada bu kadar düzgün gitmeyecektir tabii ki, ortaya kötüler yani Duman Adamlar çıkar. Duman Adamlar, tüm halkı zamanlarını tasarruf etmeye ikna eder. İnsanlara boş yere ne kadar vakit harcadıklarını bu boş vakitlerinde aslında daha fazla neler yapabileceklerini empoze ederler. Çünkü Duman Adamlar'ın var olabilmek için insanların boşuna kullandıkları zamanlarına ihtiyaçları vardır. Duman Adamlar bir nevi zaman hırsızıdır.

   “Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. Bu gerçeği sadece çocuklar, taa yüreklerinde hissettiler.”

Ulrike Enders'in Hannover'deki
Michael Ende Meydanı için yaptığı
Momo'nun heykeli
Wikipedia
  Duman Adamlar'ın herkesin beynini yıkamasıyla, kasaba yaşanmaz bir hale gelir. Özellikle Momo ve çocuklar bu durumdan oldukça rahatsızdır. Çünkü Duman Adamlar bir tek çocukları etkileyemezler. Momo'nun önderliğinde ortada bir şeyler döndüğünü fark eden çocuklar bu duruma son vermek isteseler de Duman Adamlar ailelerinin aklına girerek çocukları saf dışı bırakır.

  Momo bu savaşta yalnız kaldığını düşünürken ortaya bir kaplumbağa çıkar ve olaylar gelişir.

...nasıl gözleriniz görmeye, kulaklarınız duymaya yarıyorsa, insanın yüreği de zamanı algılamaya yarar. Kör bir insan için gökkuşağının renkleri ve sağır bir insan için kuş sesleri nasıl boşunaysa, bütün bir yürekle algılanmayan zaman da öyle boşa gider, kaybolur. Ama ne yazık ki, düzgün çarpmasını bildiği halde kör ve sağır olan nice yürekler vardır.

   Yüreğinizin hiç bir zaman kör ve sağır olmaması dileğiyle...

14 Ekim 2015 Çarşamba

Güneş Ülkesi - Thoma Campanella

GÜNEŞ ÜLKESİ
Orijinal Adı: Civitas Solis
Çevirmen: Çiğdem DÜRÜŞKEN
Kabalcı Yayınevi
Ekim 2011, 2. Basım
Orijinal İlk Basım: 1602
196 Sayfa

AFD:
  "Güneş Ülkesi" Thoma Campanella'nın hapiste yazdığı ve bir gün gerçekleşeceğini umut ettiği ütopyasıdır. Aslında bir gün gerçekleşecebileceğini düşündüğü için Campanella açısından, Güneş Ülkesi bir ütopya olamaz. Çünkü ütopya demek gerçekleşmesi mümkün olmayan toplum tasarısı demektir. Fakat ben Campanella gibi düşünmüyorum, bana göre Güneş Ülkesi gibi bir ülkenin var olabileceğini ummak,  kesinlikle ütopik bir düşünce.

  "Güneş Ülkesi" neden ütopiktir? Neden gerçekleşmesi mümkün değildir? Campanella'nın Güneş Ülkesi için öngördüğü düzen, Campanella'nın anlatımına göre oldukça güzel işlemektedir. Fakat insan, hırsları olan bencil bir yaratıktır.

   Güneş Ülkesi'nde; devletin yönetici kadrosu, o ülkenin en iyi yetişmiş kişilerinden oluşur. Normal dünyada ise en iyi yağcılık yapan ve halkın algılarıyla en iyi oynayabilenler yönetici kadrolarındadır. En yukarıdaki yöneticiye yakın isimler hiçbir vasıfları olmasa da üst düzey yönetici olabilirler.

    Güneş Ülkesi'nde özel mülkiyet yoktur. Buna kadınlar ve çocuklar da dahil. Kadınlar ve çocuklar kısmının hiçbir toplumda bu şekilde geçerli görülebileceğini düşünmüyorum. Özel mülkiyete gelirsek başta da dediğim gibi insanoğlunun hırsları vardır. Hep daha fazlasını ister. İstediğimiz kadar eğitim almış olursak olalım kendimiz için daha iyi şeyler isteriz. Çünkü en çok biz hak ediyoruzdur.

   Campenalla insanoğlundaki bu hırsın, bencilliğin ülkesinde kurduğu düzenle aşabileceğini düşünmektedir. Ülke tamamen eğitim üzerine kurulmuştur. Ülkenin tüm duvarlarında eğitici bilgiler yer almakta, çocuklar küçük yaşlardan itibaren yetenekleri doğrultusunda eğitilmektedir. Herkes yeteneklerinin yatkın olduğu işi yapmakta, çalışma saatleri ise günde 4 saati aşmamaktadır. Geri kalan saatlerde insanlar kendilerini mutlu edecek oyunlarla etkinliklerle (şans oyunları hariç) vakit geçirir. Böylece herkes yaşadığı yerden ve bulunduğu konumdan memnundur. Ama maalesef biz bulunduğumuz konumu değil hep daha fazlasını isteriz.

   Her ütopik eseri okuduğumda, mükemmel olarak tasarlanan o ülkede yaşamanın nasıl bir şey olabileceğini hayal ederim. Sonra da en iyi eğitimli, en üst düzey kişiden en sıradan insanına kadar o ütopyayı birkaç günde nasıl yok edebileceğimizi düşünürüm. Daha çöplerini çöp kutusuna atmayı beceremeyen aciz varlıklarken, böyle ütopyalarla bir anlık da olsa umutlanmak bana oldukça keyif veriyor. Sanırım ütopya okumayı bu nedenle çok seviyorum.

2 Ekim 2015 Cuma

Eylül 2015 Çok Satan Kitaplar Listesi

   20 farklı sitenin çok satan kitaplar listelerini harmanlayarak oluşturduğumuz Eylül ayı listemizin başında Azra Kohen'in son kitabı Pi var.


Pi
Şimdi itiraf zamanı!

 İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.

 Adlarını Fi ve Çi koydum.

 Can Manay’ın Duru’ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,

 Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz’le anlatmaya çalıştım sana…

 Beni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.

 Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi’deydi asıl anlatmak istediklerim.

 Çaresizdim. Vazgeçemezdim.

 Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.

 Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.

 Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.

 Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını

 Özge anlatsın sana,

 Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini

 Can’dan dinle,

 Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu

 Bilge’de gör,

 Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını

 Duru’yla anla,

 Ve Deniz’in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla… Gel benimle. Yolumuz uzun değil,

 Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ’e.

 π

 Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır.


1. Pi - Akilah Azra Kohen - Destek Yayınları 
2. Eyvallah -  Hikmet Anıl Öztekin - Yakamoz Kitap
3. Fi - Akilah Azra Kohen - Destek Yayınları
4. Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali - Yapı Kredi Yayınları
5. Küçük Prens - Antoine de Saint-Exupery - MaviBulut Yayıncılık
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...