28 Şubat 2012 Salı

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

Bana en çok Yeşil VAIO yakışıyor!

Ünlü moda ikonu Ece Sükan, Sony VAIO için ilginç bir işe imza attı. Blogların renkli dünyası ile Sony VAIO'nun renkli dünyasını birleştiren Ece Sükan, bir çok blog gibi benim blogumu da inceledi ve yakışacak olan rengi belirledi. Ece Sükan, blog içeriği, tasarımı, duruşuna göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana Yeşil VAIO'yu seçti.


sony-vaio 

Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin...

Bir bumads advertorial içeriğidir.

24 Şubat 2012 Cuma

Hiç Hesapta Yokken - Wendy Wax

HİÇ HESAPTA YOKKEN
Orjinal Adı: The Accidental Bestseller
WENDY WAX
Çeviri: Tuğçe KAYITMAZ
EME Yayıncılık
Ekim 2011, 1.Baskı
453 Sayfa

AFD:
   Kitabın içeriğini geçmeden önce Türkiye'de bir ilk olan yatay baskısından bahsetmek istiyorum.  Yenilikleri severim, yeter ki sayfaları olsun, kokusu olsun da (e-kitap hiç benlik bir olay değil). Reklamını ilk gördüğüm zamandan beri merak ediyordum yatay baskı nasıl olur diye. Gerçekten değişik bir deneyim oldu. Bu güne kadar hep dikey baskı kitap okuduğum için okumaya ilk başladığımda biraz garipsedim. Fakat sayfalar ilerledikçe alıştım. Özellikle benim gibi uzanarak kitap okumayı sevenler için gerçekten çok kullanışlı. 


   Hiç Hesapta Yokken'i dışarıda okuduğunuz zaman değişik tepkilere sebep oluyorsunuz. Garip garip bakanlar, gülenler ve merak edip kitabı inceleyenler :) 

   Tek elle okuma konusuna gelince kitap, kapak fotoğrafındaki kitaptan daha büyük olduğu için ben tek elle okumakta biraz zorlandım.  Bence kitap daha küçük boyutlarda olsaydı tek elle okuma açısından daha uygun olurdu.

   Kısacası ben yatay kitap tarzını beğendim. EME Yayıncılık sıradışı fikirlerle bizi şaşırtmaya devam edeceğini internet sitesinde belirtiyor.  Sitede reklamı olan mini kitabın da piyasaya çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum. 

   Kitaba geçmeden EME Yayıncılık'ın diğer sıradışı yeniliklerinden de bahsetmek istiyorum. Yine Türkiye'de ilk defa bir tweet atarak ya da Facebook'ta paylaşım yaparak bedava kitap okuyabiliyorsunuz. Diğer bir yenilikte ise EME Yayıncılık "outlet" kavramını  kitap sektöründe de hayata geçirmiş. Okuma kalitenizi ve zevkinizi kesinlikle bozup kısıtlamayacak şekilde hatası olan kitapları %50 indirimle satıyor. Gerçekten güzel bir uygulama oduğunu düşünüyorum. Bence EME Yayıncılık'ın sitesine bir göz atın.


   Şimdi kitabın içeriğine geçebiliriz :) 

   Olaylar bir yazar ödül gecesinde başlıyor. Yıllardan beri kitap yazan Kendall yazım kariyerini bu ödüle bağlanmıştır. Eğer ödülü alamazsa anlaşmalı olduğu yayınevi kendisine yeni bir anlaşma önermeyecektir. Kendall ödülü kazanamaz ve büyük bir hüsranla evine döner. Döndüğünde bir de eşi tarafından aldatıldığını öğrenince Kendall için hayat alt üst olur. 

   Kendall'ın sözleşme gereği teslim etmesi gereken son bir kitabı vardır. Fakat Kendall yıllarını verdiği yazarlık kariyerinin çöktüğü ve eşi tarafından da aldatıldığı için büyük bir bunalım geçirir ve tek bir kelime dahi yazamayacak hale gelir. 

   Fakat Kendall'ın kendisine her zaman destek olan üç yazar arkadaşı vardır. Arkadaşları Kendall'a destek olarak Kendall'ın tasarladığı kitabı birlikte yazarlar. Asıl olay burada başlıyor; Kendall ve arkadaşlarının yazdığı kitabın konusu; yine kötü günler geçiren bir yazara diğer arkadaşlarının yardım ederek kitap yazması ve bu kitabın çok satanlar listesine girmesidir. Yani bu arkadaşlar bir nevi kendi yaşadıkları durumu yazıyorlar ve kimseyle paylaşmadıkları sırlarını kurguymuş gibi göstererek satırlara döküyorlar.

   Wendy Wax'ın kitabın önsözünde yazdığını da dikkate aldığımızda (Her ne kadar kitap yazmak bireysel bir aktivite olsa da, az sayıda roman sıfırdan var oluyor. Hiç Hesapta Yokken'in ortaya çıkmasında bana yardımı dokunan birkaç isim var...) işler karışıyor. Wendy Wax kendi yaşadıklarını mı anlatmış yoksa kitap bir kurgu mu? Kenedy Andrews Kendall Aims ise Kendall Aims de Wendy Wax'mı? Ben bunları düşüne düşüne okurken, bu iç içelikten oldukça zevk aldım.

  Kitabı genel olarak beğendim, yazarlık mesleğinin yaşadığı zorlukları, yayınevlerinin stratejilerini ve halkın dikkatinin bir kitaba nasıl çekilebileceğini öğrenmiş oldum. Tavsiye ederim. Hatta yazmakla, yazarlıkla ilgiliyseniz mutlaka okumalısınız.

Hiç Hesapta Yokken - Wendy Wax (Okur Testi)

Hiç Hesapta Yokken - Wendy Wax
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

22 Şubat 2012 Çarşamba

Eurovision Şarkımız Belli Oldu - Love Me Back



AFD:
   Evet Eurovision şarkımız belli oldu "Love Me Back". Daha öncede söylediğim gibi ben Can Bonomo'nun enerjisini seviyorum. Şarkıyı da ailecek çok beğendik.

   Eurovision'un sadece bir şarkı yarışması olmadığını, yani her zaman en iyi şarkının seçilmediğini, her ülkenin sempatisi olduğu ülkeye oy verdiğini, sıradan bir Eurovision izleyicisi olarak biliyorum. Böyle bir ortamda en iyi şarkının bile final yüzü görmeden elenebileceğini düşünüyorum.

  Eurovision'da bizi güzel şarkısı ve kıpır kıpır enerjisiyle Can Bonomo'nun çok güzel temsil edeceğini düşünüyorum. Eurovision'a seçilmeden önce de tanınıyordu Can Bonomo fakat magazin programlarına malzeme olmadığı için sadece magazin programlarıyla beslenen çoğu kişinin tanımaması da normaldi. İnşallah hak ettiği bir sonuç elde eder ve bir gecede sanat eleştirmeni kesilen  kişilerin gazabından korunur.

Şimdi Can Bonomo'nun kıpır kıpır şarkısını dinleyelim...
 

Love Me Back 
Şarkı Sözleri (İngilizce)

Oh, Hey, hey! Baby love me back today
Never ever sink my ship And sail away

Oh, oh, ah! Baby don't shut me down
Give me all the love I need And I'll be gone

I'am a lonely sailor drinking the night away
My ship is made from hope She's searching for your bay
But you don't care...

Hop on to my ship baby I'll make you fly
You love me and you know that baby Don't you lie
Like me like I like you and say Nan nanı nanı nanı na...

Oh, oh, oh! We need a bit of Rock'n Roll
Baby don't you crush my soul And make me fall

Oh, hey, hey! Baby love me back today
Don't you ever sink my ship and sail away

Hop on to my ship baby I'll make you fly
You love me and you know that baby Don't you lie

Like me like I like you and say Nan nanı nanı nanı na...
Na na nani nani nan nan nan nan naa naa

Pirates, high seas, cautions, cannons and potions
A sailor's passion can always conquer the oceans
Sing with me my children


Hop on to my ship baby I'll make you fly
You love me and you know that baby Don't you lie

Like me like I like you and say Nan nanı nanı nanı na...
Na na nani nani nan nan nan nan naa naa

Hayde!
Na na nani nani nan nan nan nan naa naa
Na na nani nani nan nan nan nan naa naa




Can Bonomo 
Love Me Back 
( Sen de Beni Sev )
Şarkı Sözleri Türkçe Çevirisi

21 Şubat 2012 Salı

Rumeli Hisarı'nda Masalsı Bir Aşk Hikayesi!

"Eski aşklar Yeşilçam'da kaldı" lafı klişe olmaya yüz tutmuşken, fırtınalı sevdalar, çekişmeli ilişkiler günümüzde hem magazin basınında hem de yakın çevremizde -buna kendimiz de dahil- karşımıza bolca çıkıyor. Sevgilimizi elimizden almak isteyen dış mihraplar yoğun şekilde çalışırken bize de biricik aşklarımızı elimizde tutmak için yapmamız gereken çok iş düşüyor. Bu konuya nereden geldiğimi açıklıyorum!




8x4 yeni deodorantları Beauty ve Beast için muhteşem bir project mapping uygulaması daha yapmış. Gösterinin hikayesi kısaca şöyle: romantik bir aşk hikayesi kötü niyetli bir ejderhanın tehdidi altına giriyor. Kahraman erkeğimiz çekici kokusunun da yardımıyla güzel kızı kurtarıyor ve hikaye mutlu bir şekilde sona eriyor.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

20 Şubat 2012 Pazartesi

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız - Stieg Larsson

ARI KOVANINA ÇOMAK SOKAN KIZ
Orjinal Adı: Luftslottet Som Sprangdes
STIEG LARSSON
Çeviri: Ali ARDA
Pegasus Yayınları
Ocak 2011 - 1.Baskı
800 Sayfa


MRW:

   İşte geldik serinin son kitabına. Sonu gümbür gümbür bir kitap, ahhh ah buraya neler yazmak istiyorum neler, ama okumayanlara haksızlık etmek istemiyorum bir yandan da.

   Kitabın kilit noktası tabiî ki mahkeme. Çünkü ikinci kitap zaten tam zirvede bitmişti. Lisbeth ciddi şekilde yaralanmış, ama neyse ki Mikael onu bulup polislere ve sağlık ekiplerine haber vermişti. Tahmin edileceği üzere üçünü kitap hastanede başlıyor, artık Lisbeth yakalanmış demek oluyor bu, ve sonunda da mahkeme süreci. Acaba Lisbeth suçsuzluğunu kanıtlayabilecek mi?

   Çok önemli bir ameliyatla birlikte beyninden bir kurşun çıkarılmışken, görüşme yasağı konulmuş, bir hastane odasında tutulurken, evet Lisbeth suçsuzluğunu kanıtladı ama nasıl?

   Aksiyon kısmının başrol oyuncusu elbette ki Lisbeth değildi, artı üçüncü kitapta zaten öyle çok da aksiyon falan yoktu. Sadece Erika Berger iş değişikliği yaptı ve başına iş aldı onun dışında mahkeme süreci oldukça heyecanlıydı. Fakat kitapta oldukça fazla sıkıcı kısımlar da vardı. Bunlar da; Sapo, Servis, Zala’nın geçmişi ve bugünlere nasıl gelindiği, Servis’in başındaki adamların geçmişi falan filan..

   Kitabın sonunda tüm sorular çözüldü ama öte yandan sanki her şey yeni başlayacak gibiydi. On kitaplık bir seri düşünen yazarın dördüncü kitabı bir yerlerden çıksa da yayınlansa bile yine beni kesmez. On kitap planlandığına göre kim bilir daha ne olaylar olacak, neler açığa çıkacaktı..

   Şu günlerde Amerikan yapımı Millennium serisi beyaz perdede boy gösterirken ben kitaplarını yeni bitirdim maalesef. Olsun zararın neresinden dönersen kardır derler. Son olarak söyleyeceğim şudur: Filmine gitmeyi asla düşünmüyorum çünkü hayal kırıklığına uğrayacağımı, sürekli bir karşılaştırma içerisinde olacağımı biliyorum. Buna karşın kitapları herkese öneriyorum. Bol heyecanlı, entrikalı, hoş bir seriydi.
   Sizi uyarıyoruz: Millennium üçlemesi kesinlikle bağımlılık yapıcı. -The Guardian 
   Dönüp tekrar tekrar okumak istiyorsunuz. Millennium üçlemesi bu milenyumun en iyi üçlemesi. -John Timpane, Philadelphia Inquirer 
   Stieg Larssonu okumak, sert bir kahve gibi sizi canlandırır Kitaplar sıra dışı bir şekilde aksiyon dolu ve düpedüz bağımlılık yaratıcı. Larsson son derece zeki bir aktivist ve feminist olmanın yanı sıra Tanrı vergisi bir aksiyon yazarlığı yeteneğine de sahip -David Kamp, New York Times 
   Kasırga gücünde bir roman. Alexandre Dumasın Üç Silahşörlerini veya Charles Dickensın romanlarını aynı hararetli heyecanla okumuştum. Olağandışı Hiç gocunmadan söylüyorum: Muhteşem. - Mario Vargas Llosa, El Pais 
   Larsson üstün bir yazar. Kurgunun birçok katmanını sıkıca bir ipe bağlıyor ve sayfa sayfa okuyucuyu sürüklüyor. Kitabın sonu, böyle bir seride isteyebileceğiniz her şeyi size veriyor. -Leonard Zeskind, Kansas City Star 
   Her yeni nesil Salander ve Blomkvisti bir gün okuyacak ve onların dünyasına kapılacak. -Sarah Weinman, BN.com 
   Şu anda yaşadığımız hayatı yüzlerce ve yüzlerce heyecanlı sayfada yeniden keşfetmek isteyen kimse bu üçlemeyi kaçırmasın. Son kitabın muhteşem bir kurgusu var. Kitap, çağdaş edebiyatın en mükemmel sonlarından birine doğru ilerledikçe kitap hiç bitmesin istedim. -Alan Cheuse, Chicago Tribune 
  Kalbinizi durduracak sahnelerde polisiye edebiyatın en unutulmaz karakterleriyle tanışmaya hazırlanın. Bu kitap Larssonun ismini edebiyatın en orijinal ve tutkulu seslerinden biri olarak tarihe kazıyor. -Ellen Shapiro, People 
   Millennium serisi dünya çapında benzersiz bir yayıncılık mucizesi. -Kate Mosse 
   Hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak; bu kitabı da gecenin ilerleyen saatlerine dek okuyacaksınız. İsveçli bir bilgisayar manyağının bizi soluksuz bırakabileceğini kim düşünebilirdi ki? -Daily Express 
   Olağanüstü Okuyucular kitabı okurken yerlerinden bile kıpırdayamayacak. -Sunday Times

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız - Okur Testi

Arı Kovanına Çomak Sokan Kız - Stieg Larsson
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

17 Şubat 2012 Cuma

Avcunuzdaki Kelebek - Ahmet Şerif İzgören

AVCUNUZDAKİ KELEBEK
AHMET ŞERİF İZGÖREN
ELMA YAYINEVİ
Kasım 2011 - 69.Basım
126 Sayfa

MRW:

   Çok fazla söylenecek bir şey yok bu kitap hakkında. Elime almamla bir nefeste okumam bir oldu. Ahmet Şerif İzgören’in de umut ettiği gibi birçok kişinin başucu kitabı olmaya aday “Avcunuzdaki Kelebek”

   Sevgili Ahmet Bey bu kitabıyla bize hayatımızla ilgili hedeflerimizi belirlememiz ve onlara ulaşmamızda yol gösterici oluyor. Kitap; "Gelecek Hayaliniz, Hayat Amacınız, Değerleriniz, Hedefleriniz, Olumlu Düşünce, Kişilik, Yaratıcılık ve Mücadele Ruhu" kısımlarından oluşuyor.

   Kitap boyunca birbirinden güzel ve etkileyici kısa hikayeler var, kimi 10 satırlık kimi 2 sayfa, ama hepsi de güzel dersler veriyor. Yazarımız bu hikaye ya da alıntıları kullanarak bizi yönlendirmeye çalışıyor. Zaten benim bu tip kişisel gelişim kitaplarında da en sevdiğim şey şunu yapmalısın bunu yapmalısın değil de verilmek istenen fikri bu şekilde örneklerle okuyucunun keşfetmesinin sağlanmasıdır. Dayatılan düşüncelerin kabul görmediğini hepimiz biliriz.

   Kitabı oldukça başarılı buldum, çok beğendim. Okul çağındaki öğrenciler dahil hemen herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Altı Çizilesi:

Aşağıdaki kısa öykü kitaba da adını veren öyküdür.

Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış anlatamam. Etraflarındaki ve okullarındaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş. Bir gün, anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş.
Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başlamışlar. Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış. Kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamın yanında kalmışlar.
Sordukları soruların hepsinin cevapları doğruymuş. Bir süre çok mutlu olmuşlar; ama sonra sıkılmaya başlamışlar. “Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım.” diye düşünmüşler.
Kızlardan biri bir gün “Buldum!”diye sevinmiş. “İki elimin arasına bir kelebek koyacağım, “Avcumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” “Ölü” derse kelebeği bırakacağım. “Canlı” derse avcumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabı bilemeyecek.”
Kızlardan biri kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış ve sormuş:
“Avcumun içinde bir kelebek var; canlı mı ölü mü?”
Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış, bakmış ve cevaplamış:
“Senin ellerinde kızım. Senin ellerinde…”

 -----

   Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanuni Sultan Süleyman'a iki mektup verir; 'birini ben ölünce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın' der. Vefat ettiğinde Kanuni Sultan Süleyman ilk mektubu açar. Mektupta, 'Oğlum, senden tek bir isteğim var; beni çoraplarımla gömsünler'.    İmam tüm ısrarlara rağmen bu talebi kabul etmez. Yavuz Sultan Selim ister istemez çorapsız defnedilir. Defin işlemi bittikten sonra Kanuni Sultan Süleyman ikinci mektubu açar: 'Bak oğlum bir çift çorap bile götüremedim'
 -----
   "Bundan Üç dört yıl önce USA'da dünya spastikler olimpiyatı düzenleniyor. Yüz metre yarışı; Down Sendromlu koşucular... Yarış başladığında koşuculardan birinin ayağı takılıyor, düşüyor ve acıyla bağırmaya başlıyor.
    Çok ilginç bir şey oluyor, diğer zihinsel engelli koşucular geriye dönüyorlar ve düşen atleti kaldırıyorlar. Down Sendromlu bir kız, oğlanı öpüyor: 'Bu onu iyileştirir' diyor. Kollarına girip teselli ediyorlar ve hep beraber yürüyerek yarış çizgisini geçiyorlar.
"

12 Şubat 2012 Pazar

Ateşle Oynayan Kız - Stieg Larsson

ATEŞLE OYNAYAN KIZ
Orjinal Adı: Flickan Som Lekte Med Elden
STIEG LARSSON
Çeviri: Ali ARDA
Pegasus Yayınları
Haziran 2010 - 1.Baskı
646 Sayfa


MRW:

   İşte serinin ikinci kitabı “Ateşle Oynayan Kız”. Yazar kitabı öyle bir yerde bitiyor ki, olayların içine girdiğiniz için devamı okumak mecburiyetinde hissediyorsunuz kendinizi. Üstelik ikinci kitabın kalınlığını da görünce, vaaow yine olaylar, olaylar diyerek alıyorsunuz elinize Ateşle Oynayan Kız’ı.

   Ateşle Oynayan Kız ‘da artık Mikael’in hayatı düzene girmiştir, kaybettiklerini geri alır, eski başarısına kavuşur. Lisbeth’in hayatında ise köklü değişiklikler ama bir o kadar da bela vardır. İlk kitapta Mikael’e yardım eden Lisbeth’e ikinci kitapta Mikael bu yardım borcunu ödeyebilecek midir? Zira Lisbeth tam 3 cinayetin 1 numaralı zanlısı olmuştur ve başı gerçekten derttedir.

   Bu kitapta Lisbeth’in hayatının önemli olaylarını öğreniyor, biraz da gerilere gidiyoruz. Ayrıca kitapta bol bol aksiyon mevcut. Ejderha Dövmeli Kız’dan daha çarpıcı ve heyecan verici buldum 2. kitabı. Eğer ilk kitabı beğendiyseniz, ikinci kitaba bayılacaksınız.

    Yalnız şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, Millennium serisi gerçekten karakterleri ve olaylarıyla oldukça sıra dışı. Serinin ikinci kitabında kahramanların çarpık ilişkilerinden de örnekler görüyorsunuz. Bazı yerlerinde “hımm, baya ilginçmiş” demeden edemedim. Bu tabiî ki negatif bir eleştiri değildir, zira karakterlerin özellikleri zaten serinin ana temasını oluşturuyor.
ÖZEL DOSYA
    Mikael Blomkvist İsveç'teki seks trafiğini kontrol eden multimilyarderin ve onun uluslar arası bağlantılarının peşinde.
ARANIYOR
    Stockholm'de iki ölü,bir silah ve silahtaki parmak izleri tek bir kişiyi gösteriyor:Lisbeth Salander

   ATEŞLE OYNAYAN KIZ MILLENNIUM II İlkinden daha etkileyici ve daha şaşırtıcı Bu roman okurları esir edecek. -SUNDAY TIMES
   Eğer hâlâ Ejderha Dövmeli Kızı okumadıysanız, bu övgüyü okumayı bırakın ve bir tane alıp okumaya başlayın Eğer Ejderha Dövmeli Kızı okumayı bitirdiyseniz, o zaman hiçbir şey ikincisini almaktan sizi alıkoyamaz. -ERICA MARCUS
   Ateşle Oynayan Kız az bulunan bir şey serinin ilk kitabından daha iyi olan bir roman -LOUISE FRANCE, OBSERVER
   Etkileyici, bu kitap için sabahlamaya değer. -ENTERTAINMENT WEEKLY
   Etkileyici bir iş Tırnak yedirten bir cinayet ve sırlar. -PEOPLE
   Bu kitabı bitirene kadar uyumayı unutacaksınız. -DALLAS MORNING NEWS
  Zekice Beni esir etti ve gözümü kırpmadan okudum. -ALAN CHEUSE, SAN FRANCISCO CHRONICLE
   Kurgunun ölümsüzlüğüne hoş geldin, Lisbeth Salander! -MARIO VARGAS LLOSA, EL PAlS
   Dünyanın en başarılı suç romanı yazarı olarak memnuniyetle Larssonu gösterebilirim. -SLATE

Ateşle Oynayan Kız Okur Testi

Ateşle Oynayan Kız -Stieg Larsson
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

9 Şubat 2012 Perşembe

Canavar - Walter Dean Myers

CANAVAR
Orjinal Adı: Monster
WALTER DEAN MYERS
Çeviri: Bahadır Argönül
ON8 KİTAP
Ocak 2012 - 2.Baskı
168 Sayfa

AFD:
    Kitabın içeriğinden önce kitabın tasarımından bahsetmek istiyorum. Kitaplar genellikle 13,5 x 21 cm boyutlarındadır  fakat ON8 Kitap bu boyutları 12 x ON8'e indirmiş.  Bence bu yeni boyutlar (kitap çok kalın olmamak şartıyla) gayet kullanışlı . Kapağa gelince; kapakta çevirmenin de ismine yer verilmesi, bence her yayınevinin özen göstermesi gereken bir ayrıntı. Eseri hakkıyla çevirmek gerçekten çok zor bir iş ve bu çeviriyi yapanların isimlerinin kapakta olması gerektiğine inanıyorum. ON8 Kitap'ta çevirmeninin ismini kapağa taşıyarak benden bir artı daha almıştır. (ON8 Kitap'ın çok da umrundaydı ya benim artım :) )
  
  Gelelim "Canavar"a; Ortada Harlem'de yaşanan bir cinayet, ölen kişiye ait bir silah, ele yüze bulaştırılmış soygun girişimi  ve bu suçlarla yargılanan sanıklar var. Henüz on altı yaşında olan romanımızın kahrmanı Steve Harmon'u bir sanık kürsüsündeyken tanıyoruz. 

   Olayları Steve'in ağzından dinliyor ve kamerasından izliyoruz. Steve, bulunduğu hapishane ve dava ortamıyla başa çıkabilmenin yolunu, başrolünü  kendisinin oynadığı bir film çekiliyormuş gibi düşünmekte buluyor ve bize her sahneyi film karesi gibi anlatıyor. (Bu film sahnesi gibi anlatımlar benim çok sevdiğim bir tarz, daha önce  bu şekilde yazılmış olan Stephen King'in Yüzyılın Fırtınası adlı kitabını okuyup çok beğenmiştim. Sonra filmini de izledim onu da çok beğendim. Okuduğum hiç bir romanın sinema uyarlamasını beğenmeyen ben ilk defa Yüzyılın Fırtınası'yla bu önyargımdan kurtulmuş oldum. Benim gibi romanların sinemaya uyarlamasıyla sorunu olan arkadaşlara Yüzyılın Fırtınası'nı kesinlikle öneririm. Bu yüzden keşke Canavar'ın da filmi çekilse de o hazzı bir daha yaşasam diyorum)

   Steve bize tek suçunun "yanlış zamanda yanlış yerde olmak olduğunu" söylüyor. Oysa Savcı Petrocelli öyle olmadığını; cinayeti işleyen insanlarla bağlantısı olan bu Harlem'li siyahi gencin, cinayetin suçlularından biri olduğunu düşünüyor. Acaba gerçek olan hangisi? Steve adam öldüren bir Canavar mı? Yoksa sadece yanlış zamanda yanlış yerde olan masum bir insan mı?

   Ve suçu kanıtlanana kadar herkes masum mu?

   Kitabın konusunu ve  yazarın tarzını çok beğendim. Walter Dean Myers ABD'de "Canavar" ve diğer kitaplarıyla pek çok ödül almış bir yazar, keşke ON8 Kitap Walter Dean Myers'ın diğer kitaplarını da Türk okurlarına kazandırsa.


Altı Çizilesi:
   "Ağlamak için en uygun zaman ışıkların kapalı olduğu ve dayak yiyen birinin yardım çığlıkları attığı gece saatleri. Dolayısıyla biraz burnunu çeksende seni duymazlar."

    "Giyinirken midem bir ağrı saplandı. Annem bana temiz gömlekler ve iç çamaşırı getiriyor. Onun mutfakta gömlekleri ütüleyişi gözümün önüne geldi. Kendimle, bana ne olacağımla falan oo denli meşgulüm ki, bizimkileri pek fazla düşünemiyorum. Annemin beni sevdiğini biliyorum. Merak ettiğim ne düşündüğü..."

   "Bayan O'Brien bana baktı. Bana bakışını görmedim, ama baktığını biliyordum. Benim kim olduğumu bilmek istiyordu. Kimdi Steve Harmon? Gömleğimi açıp ona, gerçek beni, gerçek Steve Harmon'ı görmek için yüreğime bakmasını söylemek geldi içimden."

   "King, dudaklarını büzüp, gözlerini kıstı. Ne yapmaya çalışıyordu, beni korkutmaya mı? Birden gülünç göründü gözüme. Hep ona bakıp, onun gibi bıçkın biri olmayı istemiştim. Oysa şimdi, karşımda elleri kelepçeli oturuyor ve beni korkutmaya çalışıyordu. Beni nasıl korkutabilirdi ki? Her gece korkudan aklımı kaçırmış halde yatıyorum. Gözlerimi kapar kapamaz kabuslar görüyorum. Hapisteki diğer tutuklularla konuşmaya ödüm kopuyor. Duruşma salonunda yargıçtan korkuyorum. Gardiyanlar beni dehşete düşürüyor. Birden gülmeye başladım. Çünkü gülünçtü bu. Hapiste sana neler neler yaparlar. Burada insanı bir bakışla korkutamazsın.


Kitabın Tanıtımından:  "Suçlu, suçu kanıtlanana kadar masum mudur?"

   "Belki de kendi filmimi yapabilirim. Yazıya dökebilir ve kafamda oynatabilirim. Okulda yaptığımız gibi, sahnelerin taslağını hazırlayabilirim. Yaşamımın öyküsü olur bu film. Hayır, yaşamımın değil, yaşadığım bu deneyimin. Yanıma almama izin verdikleri deftere yazarım. Adını da savcı hanımın bana dediğinden koyarım: CANAVAR!"

   Harlem'de gündüz vakti, hayat bazıları için her zamanki seyrinde devam ederken bir dükkân soygunu planlanıyor, soygunda bir silah patlıyor, biri vuruluyor, birkaç genç tutuklanıyor. İçlerinden biri, Steve Harmon, neden tutuklandığını bilmeyen, on altı yaşında bir Siyah. Bitmeyen ve sanki onun yerine başkasının yargılandığı duruşmalar, Steve'in gözünden bir film senaryosu gibi aktarılıyor. Harmon, sahnelerin arasına sıkıştırdığı günlüğünde çektiği acıları yaşatıyor. Belirsizliğin karanlığında, hukukun çarklarının arasında, Canavar olmadığını kanıtlamaya çalışıyor...

   Yazdığı her kitapla saygın edebiyat ödüllerine değer görülen Walter Dean Myers, Michael L. Printz ödülü sahibi bu romanında hukukun en temel ilkesini sorguluyor: Suçu ispatlanana kadar herkes masumdur! Öyle midir gerçekten?

Canavar - Walter Dean Myers - Okur Testi


Canavar - Walter Dean Myers
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

8 Şubat 2012 Çarşamba

Ejderha Dövmeli Kız - Stieg Larsson

EJDERHA DÖVMELİ KIZ
Orjinal Adı: Man Som Hatar Kvinnor
STIEG LARSSON
Çeviri: Ali ARDA
Pegasus Yayınları
Kasım 2009 - 1.Baskı
646 Sayfa

MRW: 

   Bu seri o kadar konuşuldu ki okumasam olmazdı. Eşim de 10 gün gibi kısa bir sürede serinin 3 kitabını da okudu ve en beğendiği kitaplar listesine aldı. Evde olduğum şu sıralar bu fırsatı değerlendirip ben de başladım şu meşhur MILLENNIUM serisine.

   Millennium serisi üç kitaptan oluşuyor. Birinci kitap olan Ejderha Dövmeli Kız ( Kitabın orijinal ismi Man som hatar kvinnor yani, "Kadınlardan Nefret Eden Adam''dı. Fakat İngilizceye The Girl with the Dragon Tattoo (Ejderha Dövmeli Kız) ismiyle çevrildi.) gerçekten çok sürükleyici ve merak uyandırıcı. Devamlı acaba diğer sayfada ne olacak diye diye, gözlerim acısa da bırakamadım elimden. Konusu, kahramanları ve olayları ilginçti. Olaylar birbirine ustaca bağlanmıştı. Lisbeth tek kelimeyle müthişti. Bence herkes tanımalı Lisbeth Salander’i.

Romanın ana kahramanlarını kısaca tanıyacak olursak;
   Mikael Blomkvist: Tuttuğunu koparan ünlü bir gazeteci, yazı işleri müdürü olduğu Millennium dergisinin ortaklarından biri.

   Erika Berger: Oldukça başarılı bir editör. Mikael ve bir kişiyle daha kurmuş olduğu yüzdesi en fazla millennium dergisi ortağı. Evli fakat aynı zamanda Mikael ile karşı koyamadığı bir ilişki içerisinde.

   Lisbeth Salander: 24 yaşında tek başına yaşayan, inanılmaz bir araştırmacı. Herkesten çok farklı, kimseyle konuşmayan, asosyal, çarpık ilişkileri olan mükemmel bir hacker.

    Lisbeth Milton Security’de ayak işleri yaparak işe başlamış fakat daha sonra kendini göstererek özel araştırmalar yapan biri haline gelmiştir. Küçük yaşlarda geri dönüşü zor sorunlar yaşamış ama çeşitli nedenlerden dolayı sorunlarını kimseyle paylaşamamış ve büyük güçler tarafından haksız yere akıl hastanesine kapatılmış, topluma zararlı, sado-mazoşist olduğu düşünülen ve mahkeme tarafından gayr-i mümeyyiz ilan edilmiş bir karakterdir. Çok keskin bir zekaya, müthiş bir görsel hafızaya sahip ve dünyanın en önde gelen hackerlarındandır.

   Ünlü bir gazeteci olan Mikael’in başında Wernerström denen bir olay vardır. Mikael zor zamanlar geçirmiştir bu arada Henrik Vanger isimli zengin bir adam, Mikael’e bir iş teklifinde bulunur . Onu yıllar önce kaybolan Harriet’in akıbetini ortaya çıkarmak için tutmuştur, bu iş esnasında Mikael, Lisbeth ile tanışır. Harriet olayını çözerken çarpıcı olaylar da su yüzeyine çıkacaktır. Bu arada Lisbeth, vasisi olan Bjurman ile başı derttedir, ama Bjurman henüz Lisbeth’i oldukça iyi tanımamaktadır, bunun bedelini er geç ödeyecektir.

   Ejderha Dövmeli Kız; Lisbeth ile Mikael’in tanışması ve Harriet olayının aydınlanması, hemen arkasından da Wernerström olayı intikamını konu alır. Kitap gerçekten çok akıcı, eminim ki elinizden bırakamayacaksınız, kalınlık sizi aldatmasın, sık sık bölüm arası olmasına rağmen burada bırakamam diyerek okumaya devam edeceksiniz.


Kitap Tanıtımından:
   41 ülkede rekor satış yapan kitaplarının başarısını göremeden 50 yaşında hayata veda eden İsveçli gazeteci Stieg Larsson'un zihne kazınacak sahneler, çarpıcı ve canlı karakterler, okurları adeta yerlerine çivileyecek sürükleyici bir kurgu ile her sayfasını ağır ağır ve dokuyarak yazdığı Millennium serisinin ilk kitabı Ejderha Dövmeli Kız'ı okuduktan sonra, Gefle Dagblad gibi 'bundan daha iyisi yapılamaz' diyebilirsiniz. Ama bu erken bir karar olabilir. Son sözü söylemeden ikincisini beklemenizi tavsiye ederiz.

"Olağanüstü… Okuyucular kitabı okurken yerlerinden bile kıpırdayamayacak."
-SUNDAY TIMES
"Bu kitabı okumaya başladığınızda, ilk adımı hiç atmamış olmayı dileyeceksiniz. Çevreniz kararacak ve kendinizi öykünün içinde bulacaksınız…"
-BILD AM SONNTAG
"Bu kitap kendisi için söylenen her bir övgü sözcüğünü hak ediyor… Üçlemenin geri kalan iki kitabı bunun yarısı kadar bile iyi olsa, Larsson bize müthiş bir miras bırakmış olacak."
-SHARON WHEELER
"Larsson'un bu kitabı saatli bir bomba gibi..."
-BOB CORNWELL
"Hipnotize edici."
-USA TODAY
"Tam bir dinamit."
-LIZ SMITH
"Çılgınca… Müthiş bir gerilim."
-THE WASHINGTON POST
"Büyük bir açlıkla okunacaktır…"
-OBSERVER
"Larsson'un kitapları hayatımız için bir tehlike oluşturuyor. Parklar okuyucularla tıka basa dolacak, çalışma dünyası altüst olacaktır. Bütün bunların nedeni hiç kimsenin kitabı elinden bırakamamasıdır."
-BAMS

Ejderha Dövmeli Kız - Okur Testi



Ejderha Dövmeli Kız -Stieg Larsson
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

7 Şubat 2012 Salı

Kırdığımız Oyuncaklar - Sunay Akın



KIRDIĞIMIZ OYUNCAKLAR
SUNAY AKIN
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Kasım 2011, 28.Baskı
182 Sayfa
AFD:
   Kırdığımız Oyuncaklar, Sunay Akın'ın okuduğum ilk kitabı; her ne kadar televizyondaki programlarını kaçırmadan izlediğim, gazete ya da dergilerde yazılarını  ya da hakkında yazılanları görünce mutlaka okuduğum bir yazar olsa da, neden bilmiyorum kitaplarıyla tanışmam biraz gecikti. Kırdığımız Oyuncaklar'ı okuduktan sonra bu gecikmeyi diğer kitaplarını da okuyarak kısa sürede telafi etmem gerektiğini düşünüyorum.

  "İş güç sahibi, evli barklı bir insansın, yakışıyor mu sana?" derler ya; siz yakıştıramazsanız da ben yakıştırıyorum,  her alışverişte oyuncak reyonunda vakit geçirmeyi de, sürpriz yumurtadan çıkacak oyuncağın heyecanını yaşamayı da... Ee böyle bir insan sevmez mi bu kitabı...

    Sunay Akın Kırdığımız Oyuncaklar'da; tarih, edebiyat ve güncel konulardan kısa kısa notlarla oluşturduğu 40 farklı hikaye ile aslında herkesin "ne kadar ünlü olsa da ya da ne kadar zalim,  bir dönemde mutlaka çocuk olduğunu " anlatmış bizlere.

  Her hikaye bizi farklı farklı zamanlara sürüklüyor. Neler yok ki bu hikayelerde; bilmediğimiz yönleriyle Nazım Hikmet, I. ve II. Dünya Savaşları, Maraş ve Sivas katliamları, kağıttan yapılan turna kuşu, Türkiye'nin ilk kumbarası, oyuncak ayıya Amerika'da neden "Teddy Bear" denildiği, Hollanda'nın Miniatürk'ü Maduradam'ın kuruluşu ve daha bir çok güzel ayrıntı.

   Gerçekten çok beğendim. Zevkle okunan ve okurken insana yeni değerler katan kitaplardan. 

Altı Çizilesi:
    "Nazım Hikmet'i Tanzanya'ya götüren uçak, Anadolu'nun üstünden geçmektedir... Nazım, sekiz bin metre yükseklikten, bulutlar arsında bir görülüp bir kaybolan memleket toprağına bakmaktadır...
    Başını bir an ayırır pencereden. Arkadaşları yüzünün gözyaşlarıyla ıslandığını görürler. Nazım Hikmet, dudaklarından şu söz döküldükten sonra, yeniden uçağın penceresine çevirir bakışlarını: 
    - Şu an bu uçağın düşmesini istiyorum!..."

   "İnsan, kitap okuma alışkanlığını aileden kazanır. Anne ve babasını evde karşılıklı oturmuş kitap okurken görmeyen bir çocuğun, öğretmen, arkadaş ya da akraba gibi üçüncü şahısların etkileriyle okuma alışkanlığını kazanması çok düşük bir olasılıktır"

Kitapta sadece bir dörtlüğü paylaşılan Nazım Hikmet şiiri:

KIZ ÇOCUĞU
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.

Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.

Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.

Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
   

6 Şubat 2012 Pazartesi

Kitap Eylemcisi Kitap Çekilişi

Sevgili Kitap Eylemcisi çok güzel bir çekiliş yapıyor. 3 kişi aşağıdaki 3 farklı kitabı kazanacak...
http://kitapeylemi.blogspot.com/2012/02/2-cekilisim.html


1- HAKAN GÜNDAY - AZ
2- SHERIDAN LE FANU-CARMILLA
3-JANE AUSTEN-AŞK VE GURUR

5 Şubat 2012 Pazar

Çekilişimizin Sonucu

   Evet arkadaşlar çekilişimizi yaptık. Biz sadece Olasılıksız adlı kitabı hediye edecektik fakat sonra Olasılıksız adlı kitabı olanlar da katılabilsin diye;  Hasan Saraç'dan Çapraz Oyun adlı kitabı da ikinci seçenek olarak sunduk.

  Fakat katılım sayısı beklediğimizin üstünde olduğundan iki kitabı da hediye etmeye karar verdik.



 OLASILIKSIZ TALİHLİSİ: 57 sıra numarası ile Cengiz


ÇAPRAZ OYUN TALİHLİSİ: 333 sıra numarası ile Bir Yeni Anne

Kazanan arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz. İletişim bilgilerini afdmrw@gmail.com'a bekliyoruz.

Bu sefer şansı tutmayan arkadaşlar ara ara Kitap Çekilişlerimiz Devam Edecektir...

4 Şubat 2012 Cumartesi

Ölü Ozanlar Derneği - N.H.Kleinbaum

ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ
Orjinal Adı: Dead Poets Society
NANCY H. KLEINBAUM
Çeviri: Gül YILMAZ
Nokta Kitap
12.Baskı
160 Sayfa

MRW:
   Toplum tarafından büyük saygınlığa sahip ama bir o kadar da disiplinli bir erkek okulu olan Welton Acadamy’ye yeni kayıt olan öğrencilerin ilk günü ile başlar kitap. Öğrencilerden başka bir de yeni bir edebiyat öğretmeni başlamıştır o yıl. Kendisi aynı zamanda Welton Acadamy’den mezun başarılı bir öğrencidir. İsmi John Keating olan bu öğretmen diğerlerinden çok farklıdır, çünkü öğrencilerine yıllardır verilen tekdüze eğitim programından oldukça farklı bir yöntem kullanmaktadır. Bay Keating öğrencilerine günü yaşamak gerektiğini aşılayan bir öğretmendir. (Carpe Diem) Tabi ki kısa zamanda okul yönetimini karşısına alır Bay Keating. Kendinin de bir üyesi olduğu Ölü Ozanlar Derneği öğrencileri tarafından keşfedilir ve bu klüb yeni öğrenciler tarafından devam ettirilmeye başlanır, bu sırada tabi ki öğrencilerde gözle görülür farklar başlar. Okul yönetimi ve aileler bundan hiç hoşlanmayacaktır.

    Ortaokul yıllarından beri elden ele geçen bu kitabı çok merak etmeme rağmen bir türlü okuma fırsatım olmamıştı. Daha sonra da stoklarda olmaması sebebiyle bir türlü alamamıştım. Bu sene eşim biryerlerden bulup sipariş etmiş, bana sürpriz yaptı, iyi ki de yaptı. Bir öğretmen olarak etkilenerek okuduğum kitaplardan biri oldu. Yeni nesillere de işte böyle sıra dışı öğretmenler gerekiyor. Adı üstünde olan öğretmenlik mesleğinin sadece bilgi öğretmek değil, genç beyinlerin gerçekten gelişmesine yardımcı olacak, onları gerçek anlamda eğitecek, hayata hazırlayacak neferler olması gerektiğini düşünüyorum, tıpkı Bay Keating gibi.

Altı Çizilesi:
   "Eğer birşeyden eminseniz, kendinizi buna bir de başka açıdan bakmaya zorlayın; bunun yanlış ya da aptalca olduğunu düşünseniz bile."

   "Çoğu insan hayatını sessiz bir umutsuzluk içinde sürdürüyor. Neden bunu yapalım? Kendinize yeni zeminler aramaktan kaçınmayın."

"Yarını düşlüyoruz ve yarın gelmiyor
Gerçekten istemediğimiz zaferler düşlüyoruz.
Yeni gün çoktan geldiği halde
Yeni bir gün düşlüyoruz.
Yapılması gereken savaşlardan kaçıyoruz.

Çağrıyı duyuyoruz, ama hiç önemsemiyoruz
Gelecek henüz bir planken, o gelecek için ümitleniyoruz.
Her gün kaçtığımız bilgeliği düşlüyoruz
Kurtuluş elimizdeyken, kurtarıcı için dua ediyoruz.

Ve hala uyuyoruz.
Ve hala uyuyoruz.
Ve hala dua ediyoruz.
Ve hala korkuyoruz..."

Hediye Minyatür Çekilişi

Özden Bey 2. yılında el emeği, göz nuru ürünlerinden aşağıdaki güzel minyatürlerini çekilişle hediye ediyor katılmak için:
http://ozdenceyhan.blogspot.com/2012/02/minyaturlerimle-2-yl.html

. Katılımcı 25 kişiyi geçerse kamelya minyatürümü hediye edeceğim..


. Katılımcı 50 kişiyi geçerse ayakkabıcı minyatürümüde hediye edeceğim..


. Katılımcı 75 kişiyi geçerse genç odası.1 minyatürümüde hediye edeceğim..


. Veee Katılımcı 100 kişiyi geçerse genç odası.2 minyatürümüde hediye edeceğim..

2 Şubat 2012 Perşembe

Pal Sokağı Çocukları - Ferenc Molnar

PÂL SOKAĞI ÇOCUKLARI
Orjinal Adı: A Pâl utcai fiûk
FERENC MOLNÂR
Çeviri: Tarık Demirkan
Yapı Kredi Yayınları
Ocak 2010 4.Baskı
241 Sayfa

AFD:
   Herşey bir Edebiyat öğretmeninin, öğrencileriyle beraber bir okul gazetesi çıkarmak istemesiyle başlar. Edebiyat öğretmeni Kornel Rupp gazete için eski öğrencilerinden de yardım ister, bu eski öğrencilerinden biri de gazeteci ve hikaye yazarı olan Ferenc Molnâr'dır. Molnâr öğretmeninin ricasını kırmayarak bir şeyler yazmaya başlar, yazdığı büyük- küçük milyonlarca okuyucuda derin izler bırakan ve tam 5 kez beyazperdeye uyarlanan Pal Sokağı Çocukları'dır.

    Ben okuma alışkanlığımı okul kütüphanesi sayesinde kazandım. Okulumuzun kendi imkanlarıyla oluşturduğu mütevazi kütüphanemizde ne varsa okumak istiyordum ama ne yazık ki kütüphanemizde Pal Sokağı Çocukları yokmuş. Bu yüzden ben Nemecsek'in hissettiklerini onun yaşlarında okuyamadım. Uzun süredir okunacaklar listemde olan kitapı çok beğenerek okudum.

   Hangimiz, henüz kendimizi bile tanımazken ufacık boyumuzla bir arsa, küçük bir kum tepesi ya da bir futbol sahası için savaşmamıştır. Kitap beni o yıllara götürdü. O saf duygularımıza geri döndüm, hiç bir şeyin önemi yoktu o yıllarda, küçük bir kum tepesi kadar. Okul çıkışından akşam ezanına kadar olan sürede o kum tepesi bizim tek değerli varlığımızdı. Bizim kum torbalarımız yoktu fakat tüftüflerimiz ve tahta kılıçlarımız vardı, adı Nemecsek olan bir arkadaşımız da yoktu ama hepimizin içinde biraz Nemecsek, biraz Boka hatta biraz da Feri Âts vardı.

   Kitapta Nemecsek ve arkadaşları ile Kızıl gömleklilerin bir arsa için olan savaşını konu alıyor. Savaşta bile olsalar, güçsüzü korumayı, cesurluğu alkışlamayı bilen, kuralları olan çocuklardı onlar. Nemecsek'in kendini adamışlığı ve cesareti, Boka'nın kurnazlığı, Pâsztor kardeşlerinin hırsı ve Feri Ârts'ın onurlu duruşu....

   Her yaşta okunabilecek bir kitap, özellikle ilköğretim öğrencilerine okutturulmalı. Bir öğrenci için hediye edilebilecek en güzel kitaplardan biri olduğunu düşünüyorum. 
   
  
   Kitabın geçtiği Pâl Sokağına yapılan Pâl Sokağı Çocukları anıtı...

Pal Sokağı Çocukları - Ferenc Molnar (Okur Testi)

Pal Sokağı Çocukları - Ferenc Molnâr
Okur Testi
  

Herkese İyi Eğlenceler...

1 Şubat 2012 Çarşamba

Leyla İle Mecnun 43. Bölüm

Leyla ile Mecnun 43. Bölüm

43. Bölümden Enstantaneler 

   İsmail Abi Mecnun'un yaptıklarından dolayı mahalleden ayrılmıştır. Herkes başbaşa verip İsmail Abi'yi arıyor. Dede Mecnun'a; Sedef'in kalbini kırdığı için, İsmail Abi'nin mahalleyi terk ettiğini ve eğer Sedef'in gönlünü alırsa İsmail Abi'yi bulacağını söyler. Mecnun'da Sedef'in gönlünü almaya çalışır.

-İzlemeyen Okumasın-



   Mecnun'un yüzünden mahalleyi terkeden İsmail Abi yeni bakkalını bulmuştur. "Erman Bakkal" fakat bu bakkalda çay bile yoktur, nasıl bakkal burası ya :)) (0:01:17)
    Mahalleli İsmail Abi'yi bulma yöntemleri ararlar. İsmail abi gibi düşünme başarısız olunca, köpeğe ceketi koklatarak İsmail Abi'yi bulmaya çalışırlar. Tabi Erdal Bakkal durur mu? İlgiyi üstüne toplayan köpeği de kıskanır :)) (0:03:37)

E.B: Ya bu kadar koklasam ben de bulurdum.
İ: Ne?
Y: Ya Erdal Abi sen ne dedin? Duydum mu ben onu gerçekten? Sen köpeğimi kıskandın?
E.B: Allah Allah ne kıskanacam ya, şuna baksana işi gücü şov. Getirmeyin bunu kedilerimi korkutuyor
   Kaan da İsmail Abi’yi bulmak için, Flash Tv Yalçın Çakır programı yaşlandırma tekniğiyle kayıp ilanları hazırlamıştır. :)) İlanın altındaki yazı yine TRT reklamlarına kurban gitmiş. Şöyle yazıyormuş (0:04:19)
“Bulanların Erdal Bakkala getirmeleri rica olunur.
Not: Bulan kişiye ödül olarak bir külçe altın verilecektir” 












Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...