27 Ocak 2012 Cuma

Gazze Blues - Etgar KERET / Samir El YOUSSEF


GAZZE BLUES
Etgar KERET - Samir El YOUSSEF
Çev: Avi Pardo
Siren Yayıncılık
Ekim 2009 1.Basım
110 Sayfa
AFD:
   "Bomba saldırısından sonra Samir beni aradı ve 'Bir şeyler yapmamız gerek,' dedi. 'Evet ama hiçbir işe yaramayacak bir imza kampanyası daha başlatmak istemiyorum,' dedim. Bunun üzerine, 'Hayır, bir fikrim var,' dedi. 'Birlikte bir kitap yapalım. Seni okuyan ve beni hiçbir zaman okumayacak o kadar çok insan var ki... İki tarafı da insanlıktan çıkarmanın çok kolay olduğu bir konuda tarafları insancıllaştırmak için bir çaba göstermiş oluruz.'"
   Savaşın iki yakasından barış adına atılan adımlar...
   Belirtmeliyim ki kitap içeriğindeki hikayelerin barışla ilgili bir paylaşımı ya da ortak bir ana fikri yok. Barış adına mesaj sadece kitabın ismi (Gazze ve Blues'u bir araya getirebilmenin zorluğu) ve iki yazarın isimlerinin yanyana oluşuyla veriliyor.  
   Etgar Keret'in kısa kısa hikayeleri gerçeküstü tatla yazılmış olmasına rağmen hayatın gerçeklerinden oluşan zeminiyle iç burkuyor. Etgar Keret'in bu tarzı bende diğer kitapları için de merak uyandırdı.
   Samir El Youseff ise kendi hayatından esinlendiğini düşündüğüm uzun tek bir hikayeyle karşımıza çıkıyor.
   Hayatın anlamanı arayan Nahum'un hikayesi -9.90-, mutlaka hepimizin bir anlık bile olsa yaşadığı ortadan kaybolma duygusunu anlatan -Borular-,  bir çocuğun yeni ayakkabılar ve dedesi arasındaki ikilemi -Yeni Ayakkabılar -, koşulsuz sevginin hikayesi -Tuvian'ın Vuruluşu- ve Lübnan'da bulunan Filistin Mülteci Kampında yaşayan ve ülkeyi terketmek isteyen Bassem'in hüzünlü hikayesi - Canavarın Susadığı Gün - kitapta en beğendiğim hikayelerdi.

26 Ocak 2012 Perşembe

Ateşi Yakalamak - Suzanne Collins (Okur Testi)


Ateşi Yakalamak - Suzanne Collins
Okur Testi
   Açlık Oyunları testi büyük ilgi gördü. Açlık Oyunları fanatiklerinden bazıları soruların kolay olduğunu ve serinin diğer kitapları içinde test istediklerini belirttiler. Biz de bu istekleri göz önüne aldık ve zor olduğunu düşündüğümüz bir kaç soru da ekleyerek 15 soruluk bir test hazırladık. İnşallah beğenirsiniz.

Herkese İyi Eğlenceler...

25 Ocak 2012 Çarşamba

Leyla ile Mecnun 42. Bölüm

AFD:

Leyla ile Mecnun 42. Bölüm

-İzlemeyen Okumasın-
   Erdal Bakkal Mafya olmak uğruna terk ettiği bakkalına ve eşine hiçbir şey olmamış gibi geri dönmek istemektedir, fakat bakkalı Nurten Bakkal olmuş ve tüm kilitler değişmiştir. Erdal İskender'e sığınmış, Sedef işten kovulmuş, İsmail abi yine iş arıyor ve Mecnun iki aşk arasında...

   Yavuz Mecnun'a evlilikle ilgili önemli bir tespitini açıklıyor: (00:04:40)
Y: Evlenmişsiniz siz o zaman.
M: Evlenince böyle mi oluyo?
Y: Ee tabi evlendin mi erkek çiçek almayı bırakır, kadın da kilo alır, bitti budur, evlilik bu kadar.

   Erdal Bakkal sofradaki incir reçelinin kendi bakkalından olmadığını görünce bir Halil Sezai "İsyan"ı patlatır :) (00:07:35)

  Her gün işe geç kalması yüzünden patronu Sedef'i işten kovar, Sedef'te iş arkadaşının yardımına sığınır fakat iş arkadaşı: (00:17:01)
- Ya patron hazır Sedef'i kovmuşken motorunu ben alsam olur mu?

    
   Bu arada Nurten Bakkal'ın çayını beğenmeyen kafadarlar, Nurten Yenge'yi görünce fikirlerini bir anda değiştirirler :)  (00:18:41)






22 Ocak 2012 Pazar

OD - İskender Pala



OD (Bir Yunus Romanı)
İskender Pala
Kapı Yayınları
Ekim 2011 1.Basım 
359 Sayfa

AFD:
   İskender Pala bu kitabında bize, çoğumuzun ismini mutlaka duyduğu, en azından bir şiirini dinlediği fakat hayatı ve yaşadığı dönem hakkında çok az şey bildiğimiz Yunus Emre'yi, Bizim Yunus'u anlatmış. Okuduğum diğer kitaplarında da (Şah ve Sultan, Katre-i Matem) olduğu gibi İskender Pala, yine bize roman tadında bir tarih dersi vermiştir. 

   Biz Yunus Emre'yi şiirleri ve yüce gönlü ile bilirdik sadece, oysa ki İskender Pala, Yunus Emre'nin o mertebeye ulaşana kadar hırsıyla, aşkıyla ve hatalarıyla sıradan bir insan olduğunu bize göstermiş, yürüdüğü yolda çektiği sıkıntıları, kıtlığı, sefaleti, aşk acısını, evlat acısını, baba-dede özlemini Yunus Emre'nin oğlu İsmail'in ve Molla Kasım'ın dilinden bizlere aktarmıştır. Od, Yunus Emre'nin yanı sıra Tabduk Emre'yi, Mevlana'yı, Hacı Bektaş-i Veli'yi de tekrar anlamamızı sağlayan bir eser.

   "Her ne ki arıyorsun
     aradığın ancak sensin
      iyinin de kötünün de fidanı senin içinde büyür
        her meyvenin içi kabuğundan yeğdir..."


    Yunus Emre hakkında bilgi edinmek isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir eser fakat şunu da belirtmek isterim ki Şah & Sultan ve Katre-i Matem'i okumuş biri olarak aynı zevki alamadım. O kitaplardaki heyecan yok, (İskender Pala o tadı oğlu İsmail ile verdiğini söylese de) sayfaları çevirirken acaba şimdi ne olacak diye pek düşünmedim. 

   Yunus Emre'yi anlatan bir eser olarak kesinlikle tam notu hakediyor fakat Şah & Sultan ve Katre-i Matem'den aldığım tada göre Od'a verdiğim puan: 8
İskender Pala'nın OD'u anlattığı röportajı, mutlaka izlenmeli...
"Yunus garip kalmasın düşüncesi içime işlemeye başladı"

Od - İskender Pala (Okur Testi)


Od - İskender Pala
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

21 Ocak 2012 Cumartesi

Hediye Kitap Çekilişi OLASILIKSIZ ya da ÇAPRAZ OYUN

İlk hediye kitap çekilişimizi yapıyoruz...
   İlk kitap; en iyi roman kategorisinin de aralarında olduğu çok sayıda ödül kazanana Adam Fawer'ın Olasılıksız adlı kitabı.
Not: Kitap sıfır ve orjinaldir.

Bitirmek İçin Yarını, Başkasına Anlatmak İçin Bitirmeyi Beklemeyeceksiniz.

'Olasılıksız demek yetersiz kalacaktır. İnsanı adeta büyüsü altına alan bu hikayede Adam Fawer, bilim, felsefe, entrika ve maceradan ortaya bir başyapıt çıkarmış.'
Clive Cussler

   Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi?
   Siz hiç Loto'da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli onlar sizden daha mı şanslılar?
   Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?
   Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz?
   Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, 'OlasılıkSız' tam size göre bir roman..

Son Güncelleme: :))
Olasılıksız kitabına sahip olupta çekilişe katılamayanlar için Hasan Saraç'ın Çapraz Oyun adlı kitabı hediye edeceğiz.
   Sevdikleri, ilişkilerini, işini, varlığını, İnsanlara inancını, kendine güvenini kaybeden, Kimliksiz kalan ya da üstüne yabancı bir kimlik giydirilen kişi ne yapar?
   Daha önce doğal kabul ettiği her şeyi nasıl yeniden sorgular?
   Yanıtı bilinmeyen sorular, sorular, sorusu bilinmeyen sorular, sorusu bilinmeyen yanıtlar...
   Panik, isyan, pazarlık, boyun eğiş...
   Peki sonra ne olacak?
   Oyun oynamayı, bilmece çözmeyi, alacakaranlıkta yol bulmayı sevenler...
   Çapraz Oyun'a hoş geldiniz!

Çekiliş Şartları:

18 Ocak 2012 Çarşamba

Leyla İle Mecnun 41. Bölüm


AFD:
  Fark ettim ki bugüne kadar yazdığım Leyla ile Mecnun incelemelerinde L&M sevenler için dizinin tam videosunu hiç eklememişim. Bu yanlışımı düzelterek başlayayım :)

LEYLA İLE MECNUN 41. BÖLÜM

-Bunu Tekrarlamadan Geçemeyeceğim-
    Leyla ile Mecnun'a sıradan bir diziymiş gibi bakmamak lazım.
   Absürd bir dizi olarak lanse edilir aslında absürd olduğu kadar anlamlı ve can alıcı noktaları yakalayan hayattan kopmadan dizi dışındaki herhangi bir şeye gönderme yapabilen bir dizidir.
   Leyla ile Mecnun yeri geldiğinde hep aynı senaryoları değiştirip değiştirip önümüze koyan dizi senaristlerine, yeri geldiğinde "bu bir zam değil güncellemedir" diyen büyüklerimize ( ! ) ve yeri geldiğinde kendi yayınlandığı kanala bile ince ince dokundurabilen sivri zekaya sahip senaristlere, oyuncularına doğaçlama yapma özgürlüğü tanıyan yönetim ekibine ve bir ikisi hariç mükemmel yetenekleri olan (sadece bir bakışıyla güldüren, hüzünlendiren, ağlatan) oyunculara sahip olan bir dizidir.
  Leyla ile Mecnun zihin açar, acaba yine kime dokundurdu der, bu sözü daha önce nerden duymuştum ya da bu sahneyi nerde izlemiştim diye düşünürsünüz dizi boyunca.
   Leyla ile Mecnun'un kendine has sansürleri vardır, (sakız, üzüm vb.) kendine has sövgüleri (duş perdesi, tuvalet terliği vb.) ve bedduaları (İnşallah o bıyıkların uzar böyle ağzının içine girer böyle bütün ağzını kapatır konuşamazsın! yada,  Çengel bulmaca çözerken fotoğraftaki sanatçıyı bulama inşallah! gibi)...
  Mükemmel bir ekibin mükemmel bir iş çıkardığı, her yönüyle kendine has izlenilesi bir dizidir Leyla ile Mecnun
Not: Mutlaka izleyin, kaçırmayın çünkü zordur böyle güzel yapımları Türk televizyonlarında görmemiz.
Hiç izlemeyip yeni başlayacaklara not: Mutlaka ilk bölümden başlayın.
Çok önemli not: Kahkalarla güldürür daha kahkahanız bitmemiş hatta gülmekten gözünüz yaşarmışken bir anda sizi salya sümük ağlatır aman dikkat.
 -Bunu Tekrarlamadan Geçemeyeceğim-

   41. bölüme geçmeden önce yılların senaryo yazarı (!) Gani Müjde'nin Leyla ile Mecnun'a kriz yönetim dersleri vermesine yönelik 37. bölümde aldığı mükemmel cevap yetmemiş kendince yazdığı liseli dizisinden, ilkokul  öğrencisi mantığıyla taklit yaparak gönderme yapmaya çalışmıştır.
Tabi bu benim yorumum siz de izleyin yorum sizin...


41. Bölümden Enstantaneler
- İzlemeyen Okumasın-

   Mecnun'la Şirin birlikte yürüyorlar ve mecnun güzel güzel anlatıyor o sırada Şirin yanından geçtikleri vitrine takılıp kalıyor. Mecnun kendi kendine anlatıyor fakat fırçayı yiyen yine de kim? tabi ki Mecnun :))
     Ama bu fırçayla aklını başına topluyor Mecnun ve o durumu öyle güzel anlatıyor ki :) ve tabi merak ettiğimiz en önemli soruyu da soruyor fakat tabi ki cevap yok. Burak Aksak da çözememiş o sırrı :))

- orada sen dükkana kitlendin anladın mı? Çünkü o senin algı alanına girdi ve sen başka hiç bir şey görmedin. Kafalar ister istemez dönüyor böyle anlatabiliyor muyum? ... Geliyorsunuz oraya böyle bir titreme.
- Ben mi titriyorum.
-Ben mi titriyorum değil siz kadınlar, kadın milleti olarak. O titreme neden oluyor? Ben onu anlamıyorum. İçeride ne gördün? Ne gördün de ona titredin o kadar? Bütün kadınlar camın önünde duruyorsunuz sinek gibi, yapışıyorsunuz cama böyle, sinek ya sinek böyle eyyyy diye camlara yapışıyorsunuz.

13 Ocak 2012 Cuma

Ahmet Ümit Kitapları


MRW:
Ahmet Ümit okuyanlar bilir, o kitaplarını yazarken öyle bir dil kullanır ki, sanki kitap okumaz da film izlersiniz. En ince ayrıntılar bile gözlerinizin önünde canlanır, kitabı elinizden düşüremezsiniz.. Ben büyük bir Ahmet Ümit hayranıyım. Çünkü o Türklerin de harika macera/polisiye romanları yazabileceğini tüm dünyaya kanıtladı hem de çok başarılı bir şekilde. Ahmet Ümit sevmeniz için sadece bir romanını okumanız yeterli ama dikkat edin, müptelası olabilirsiniz :)
Ahmet Ümit, kitaplarında bol bol İstanbul hakkında bilgi verir. Dünyaca ünlü güzel şehrimizin eski ve yeni görünümleri, tarihi, yaşanmışlıkları hiç düşmez yazarın dilinden. İstanbul aşkı depreşir insanın.
Ayrıca dar, uzun kitap formatıyla da ayrı bir havası vardır Ahmet Ümit kitaplarının.
Açıyorum Ahmet Ümit dosyasını sonunda! En sevdiğimden başlıyorum;

BEYOĞLU RAPSODİSİ:
            3 dostun hikayesi bu, birbirine kenetlenmiş 3 gerçek dost; Selim, Kenan ve Nihat. Çocuklukta başlayan bu dostluğun sırlarla çevrili hikâyesi. Beyoğlu civarında geçen bu serüven sizleri adeta büyüleyecek.
            Selim; babasından kalan mağazayı işleten, evli ve bir çocuk babası, sağduyulu ve grubun en mantıklı üyesidir.
            Kenan; grubun yakışıklı prensi, Selim gibi kendi mesleğini değil, babasından kalan sigorta acentesini işleten, zengin çapkın bekârıdır.
            Nihat; tabiri caizse grubun garibanıdır. Hayat ona Selim ve Kenan’a davrandığı kadar cömert davranmamıştır. Mutlu olmadığı bir kadınla evlidir ve bir sahaftır. Çoğu zaman Selim ve Kenan’dan maddi destek görür.
            Bir yandan sorunlu çocuğuyla uğraşan, bir yandan mağazasını işletmeye çalışan Selim, mutsuz evliliğinde tökezleyen, karısının gölgesinde kalmış Nihat, tüm istediklerine ulaşmış ve artık ölümsüzlük peşinde koşan Kenan, dünyalar üzeli Katya, çarpıcı fotoğraflar, sonunu asla tahmin edemeyeceğiniz Paris’e kadar uzanan cinayetler, su yüzüne çıkan şok edici gerçekler…
            İnanılmaz heyecanlı, müthiş bir roman Beyoğlu Rapsodisi. Ben bayıldım, Ahmet Ümit sevenler bu romanı mutlaka okumalı. Agahta Christie’den etkilenerek yazılan bu kitapta yazar, Agahta Christie’nin ilham alınan kitabından daha başarılı bir iş çıkarmış bence.


KAVİM:
            Kavim, Ahmet Ümit’in yine etkileyici romanlarından biri. Bu kez işin içinde farklı dinler, mezhepler, ilginç ve akla mantığa sığmayan vahşi cinayetler, çarpıcı gerçekler var.
            Kavim; meşhur Ahmet Ümit karakterleri olan Başkomiser Nevzat, Ali ve Zeynep üçlüsü üzerine kurulu bir roman.
            Esrarengiz bir biçimde, dinsel semboller bırakan bir katil, makdülün kanıyla altı çizilen satırlar, Mor Gabriel Manastırı, kendini Aziz Pavlus sanan bir antikacı, hayata karşı ayakta durmaya çalışan bir kabadayının kızı, terfi edebilmek için inanılmaz şeyler yapabilen bir adam, tüm kalbiyle seven ve bekleyen bir kadın, kaybettiği ailesinin hatıraları ve seven bir kadın arasında sıkışıp kalmış bir adam…
            Ve daha fazlası… Çok başarılı bir kitap Kavim. Ahmet Ümit yine döktürmüş diyebilirim. O kadar çok olay bir aradaydı ki birçok koldan beslenmişti roman. Hiç sıkmadı, bol bol merakta bıraktı.


BAB-I ESRAR:
            İşte tarihte Mevlevilik üzerine yazılmış bir kitap daha. İsmini de konusundan almış Bab-ı Esrar. Arka kapakta da yazdığı gibi, bir sırlar kitabı. Mevlevilik dedik ama sanıldığı gibi Mevlevilik anlatılmıyor. Eee, bu kitabı Ahmet Ümit yazmış çünkü, biraz da olsa bir kaçma kovalamaca olacak haliyle ama bu kez gayet güzel bir biçimde konuya yedirilmiş bir Tebrizli Şems  ve Mevlevilik de var.
            Kahramanımız Karen Kimya adında, yurtdışında yaşayan bir sigorta acentesi eksperi. Çıkan bir yangın sonucu hakkında rapor yazmak için babasının da memleketi olan Konya’ya geliyor ve kendini bu büyülü şehrin tam ortasında, Mevleviliğin arasında buluyor. Sorulara cevap bulmaya çalışan Karen bir yandan da özel hayatını sorguluyor. Sonunda da inanılmaz bir sürprizle karşılaşıyor.
            Okunmaya değer bir kitap Bab-ı Esrar. Herhalde aksiyonu en düşük ama yine çok güzel bir Ahmet Ümit romanı.



SİS VE GECE:
            Sis ve Gece Yunanistan'da yayımlanarak yabancı dile çevrilen ilk Türk polisiye yapıt ve Ahmet Ümit’in ilk polisiye romanıdır.
Roman, istihbarat bölümünde çalışan Sedat’ın vurulmasından sonra gözlerini hastanede açmasıyla başlıyor. Sedat evli olmasına rağmen Mine isimli bir kıza aşık olur, ilişkilerin çalkantılı bir döneminde Mine ortadan kaybolur. Kitap boyunca Sedat Mine’yi arayacak, bu arada da ilginç şeyler öğrenecektir. İstihbarat bölümünde iyi bir yerde olan amcası Sedat’ı oldukça sıkıştıracak çünkü o sıralar istihbarat da bayağı bi karışık.
            Belki yazarın ilk bu romanını okusam çok beğenirdim ama daha önce çok daha etkileyici romanlarını okuduğum için, büyük bir etki bırakmadı ben de yine de Mine’nin akıbeti şaşırtıcıydı.


Sis ve Gece - Ahmet Ümit (Okur Testi)

Sis ve Gece - Ahmet Ümit
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

11 Ocak 2012 Çarşamba

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanne Greenberg

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim
Joanne Greenberg
Orjinal Adı: I Never Promised You a Rose Garden
Çeviri: Nesrin Kasap
Metis Yayınları
Temmuz 2010 18. Basım
282 Sayfa

AFD:
   Yazarın ilk olarak Hannah Green takma adıyla yayımladığı eser. Yazar kitabında yaşamış olduğu şizofreni hastalığıyla mücadelesini anlatıyor.
   Şizofreniyi filmlerden ve kitaplardan duyduğum kadarıyla üstünkörü biliyordum ve hayatımda hiç şizofreni hastasıyla karşılaşmamıştım. Bir şizofreni hastasının  neler yaşadığını bu kitabı okuyana kadar asla tahmin bile edemezmişim.
   Romanımızın kahramanı Deborah'a paranoid  şizofreni teşhisi konar ve Deborah henüz 16 yaşındayken ailesinden ayrılarak akıl hastesine yatırılır.  Doktoru Fried onun iyileşmesi için üstün bir gayret gösterirken Deborah'ın kendi yarattığı, hayali dünyası Yr'nin kahramanları, asıl gerçekliğin Yr olduğunu ve Deborah'ın asla diğer insanlardan biri olmadığını dile getirir. Deborah iki dünya arasında amansız bir mücadele verir.
   Dr Fried'in yardım çabalarına karşı Yr'nin baskın tutumu, Deborah'ın ikilemdeki çaresizliği...  Çetin bir savaşım olan  bu iyileşme sürecine; Deborah'ın, annesinin, babasının ve doktorunun gözünden bakacağız...

   Bence kesinlikle okunmalı, bir şizofreni hastasının aslında nelerle mücadele ettiğini anlamak ve onlara önyargıyla yaklaşmamak açısından çok yararlı olacağını düşündüğüm bir eser.

Kitaptan Notlar:
"- Adalet uygulanmıyorsa, namussuzluk örtbas ediliyorsa ve inançlarını koruyan insanlar acı çekiyorsa, sizin gerçekliğiniz ne işe yarıyor peki?
- Bak, dinle beni,
   Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. 
    Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim...
     ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. 
      Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. 
       Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. 
          Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. 
             Ben yalan şeyler vadetmem hiç. 
               Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... 
                  Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"

   "Yanına gidip omzuna dokunmalı ve bir şeyler söylemeliyim, diye düşündü Debroah. Ama yerinden kıpırdamadı, Gitmem gerek, çünkü aynı şey bana da oldu, bunu benim kadar kimse bilemez, nasıl bir şey olduğunu... Ama ayakları ayakkabılarının içindeydi ve ayakkabıları Sylvia'ya doğru gitmiyordu bir türlü; elleri de iki yanında duruyor, hiç hareket etmiyordu. Birlikte geçirdiğimiz ve  benim için sessizliği böldüğü o karanlık gecenin hatırı için gitmeliyim... "



Sana Gül Bahçesi Vadetmedim (Okur Testi)


Sana Gül Bahçesi Vadetmedim - Joanna Greenberg
Okur Testi


İyi Eğlenceler...

10 Ocak 2012 Salı

Leyla ile Mecnun 40. Bölüm

AFD:
    Gece 11'de nöbetim olması dolayısıyla tadı damağımdayken yarıda bırakıp işe gittim :(( Hiç sevmiyorum pazartesi nöbetlerini, Leyla ile Mecnun severlere pazartesi gece nöbeti yazılmasa ne iyi olurdu. Rötarlı'da olsa izleyebildiğimize şükredelim en iyisi.

-Bunu Tekrarlamadan Geçemeyeceğim-

    Leyla ile Mecnun'a sıradan bir diziymiş gibi bakmamak lazım.
   Absürd bir dizi olarak lanse edilir aslında absürd olduğu kadar anlamlı ve can alıcı noktaları yakalyan hayattan kopmadan dizi dışındaki herhangi bir şeye gönderme yapabilen bir dizidir.
   Leyla ile Mecnun yeri geldiğinde hep aynı senaryoları değiştirip değiştirip önümüze koyan dizi senaristlerine, yeri geldiğinde "bu bir zam değil güncellemedir" diyen büyüklerimize ( ! ) ve yeri geldiğinde kendi yayınlandığı kanala bile ince ince dokundurabilen sivri zekaya sahip senaristlere, oyuncularına doğaçlama yapma özgürlüğü tanıyan yönetim ekibine ve bir ikisi hariç mükemmel yetenekleri olan (sadece bir bakışıyla güldüren, hüzünlendiren, ağlatan) oyunculara sahip olan bir dizidir.
  Leyla ile Mecnun zihin açar, acaba yine kime dokundurdu der, bu sözü daha önce nerden duymuştum ya da bu sahneyi nerde izlemiştim diye düşünürsünüz dizi boyunca.
   Leyla ile Mecnun'un kendine has sansürleri vardır, (sakız, üzüm vb.) kendine has sövgüleri (duş perdesi, tuvalet terliği vb.) ve bedduaları (İnşallah o bıyıkların uzar böyle ağzının içine girer böyle bütün ağzını kapatır konuşamazsın! yada,  Çengel bulmaca çözerken fotoğraftaki sanatçıyı bulama inşallah! gibi)...
  Mükemmel bir ekibin mükemmel bir iş çıkardığı, her yönüyle kendine has izlenilesi bir dizidir Leyla ile Mecnun
Not: Mutlaka izleyin, kaçırmayın çünkü zordur böyle güzel yapımları Türk televizyonlarında görmemiz.
Hiç izlemeyip yeni başlayacaklara not: Mutlaka ilk bölümden başlayın.
Çok önemli not: Kahkalarla güldürür daha kahkahanız bitmemiş hatta gülmekten gözünüz yaşarmışken bir anda sizi salya sümük ağlatır aman dikkat.
 -Bunu Tekrarlamadan Geçemeyeceğim-


40. Bölümden Enstantaneler
- İzlemeyen Okumasın-
   Sedef bize isterse bir bayanın ne kadar çabuk hazırlanabileceğini göstererek, bayanların  nesiller boyu yaptıkları "saatler süren hazırlanma durumlarının" sadece bizim sabrımızı denemek için bir test olduğunu ortaya çıkardı.
   -Mecnun nerde?
   -Mecnun değilmiş elektrik faturası gelmiş
  - Hay ben o elektrik faturasını...... yatırayım :))))

Anneannenin tedavülden kalkmış paralarla biriktirdiği kefen parası üzerinden güzel bir hayat dersi vermesi:
- İşte gördün mü bak bazı şeyleri çok saklamaya gelmiyor.Yani paran varsa harcayacaksın, sevdalıysan ağlayacaksın. Bazı şeyleri kıyıda köşede gizlemenin manası yok, ne hissediyorsan gidip bir bir söyleyeceksin...
Bi de üstüne Taner gibi ooh yeah çekmez mi :))



Eurovision - Can Bonomo

AFD:
   Bu yıl bizi Eurovision'da temsil edecek isim belli oldu. Can BONOMO

   Haberi ilk duyduğumda, Can Bonomo adını biliyor fakat hiçbir şarkısını bilmiyordum.

   Tabi hemen youtubedan yararlanarak kliplerini izledim. Özellikle Şaşkın şarkısına bayıldım. Bence TRT güzel bir seçim yapmış. Genç, enerji dolu, 8 yaşından beri müzikle yaşayan ve  en önemlisi kesinlikle manyak biri Can Bonomo:) Süper, şarkıları tekrar tekrar dinlettiriyor kendini.

  Youtube'da videoları izlerken altında yazan yorumları gördükçe utandım. Nasıl bir milletiz biz, ne beğendiğimizi doğru düzgün anlatabiliriz ne de beğenmediğimizi :(( Bu kadar kolay mı tanımadığın, iki satır konuşmadığın,  aynı ortamda bile bulunmadığın bir insanı lekelemek... Yazık çok yazık...

   İnşallah güzel bir şarkıyla, güzel bir iş çıkarır Can Bonomo...

ŞAŞKIN (Benim favorim oldu)

Nereye uçarım ben bilinmez
Beni vurdular beni vurdular
Düştüm dünyaya yeniden
Beni buldular beni buldular.

Kimi sevdin sen yine söyleme
Sana sordular sana sordular
Aklın kaçmış yine yerinden
Yine ordalar yine.

Ama sen durma böyle
Yine ağla da anlat kendini
Kaçma böyle
Senin aklını almışlar
Sana kalmam ben de
Bana yollar yollar bulmuşlar
Yan yan sen de
Yine de dert yine de zor olanı yapalım

Sen nerdeydin
Sana kim sundu hayatının aşkını
Sen kimleydin
Bana kim buldu senin gibi şaşkını

Sana gidiyor sana önümde
Yolu bilmeden izi bulmadan
Beni buldun mu sen içinde
Aman kaybetme sesi duymadan


Benim ol yine başka biçimde
Kendin olmadan ona varmadan
Sen bensin başka biçimde
Zor olanı al kolaya kaçma

Sen hiç sıkılma hem çalar hem söylerim
Yangından kaçma bir parlar da sönerim
Sen hiç unutma rüyalarında senleyim
Cevap arama sorunun içindeyim.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Kızıl Nehirler - J.Christophe Grange


KIZIL NEHİRLER
Orjinal Adı: Les Rivieres pourpres
Jean-Christophe GRANGE
Doğan Kitapçılık
Kasım 2004 23.Basım
406 Sayfa

MRW:

   Kızıl Nehirler, Jean Christopher Grange’ın 2. ve kuşkusuz en sevilen kitabı. Ne zaman Grange’ın diğer kitaplarından birini elime alsam, “Kızıl Nehirler’i okudun mu?” sorusuyla karşılaşırdım. Bir kaç kez benim de niyetlenmeme rağmen, nihayet sonunda başlayabildim ve çok beğendim. Söylenen kadar varmış gerçekten.

   Roman, iki ayrı koldan iki ayrı komiser soruşturmasıyla başlıyor. İkisi de birbirinden gayet farklı cinayetler, fakat öyle başarılı kurgulanmış ki hikâye, yazar çok güzel bir biçimde bağlıyor iki cinayeti birbirine ve olaylar örgüsü ortaya çıkıyor. Kitabı okurken katili tahmin etme çabalarınız oluyor haliyle. Açıkçası benim tahminim doğru çıktı ama olayların bağlanışı şaşırtıcıydı, öyle bir ayrıntı vardı ki, “vay be” dedirtti. Bence Grange bu kitapta zekâsını ve ustalığını konuşturmuş. “Kurtlar İmparatorluğu” da böyle benzer bir tat bırakmıştı bende. İkisi de Grange’ı sevmeme neden olan kitaplardır.

   Kitap’ın olumsuz yönü olarak şunu söyleyebilirim; yazar Fransızca isimler kullandığından, bazen bu kimdi diye geri döndüğüm oldu. Bir de sonunu beğenmedim keşke başka türlü bitseydi roman. Olumlu olarak ise; çok akıcı ve gerçekten merak uyandırıcıydı. Sonunu öğrenebilmek için çabuk çabuk okuyup bitirmek istedim.

Grange okuyan biriyseniz eğer, Kızıl Nehirler’i mutlaka okumalısınız.



Açlık Oyunları - The Hunger Games


   Türkiye'de ve Dünya'da bestseller olan, severek okuduğumuz Suzanne Collins'in Muhteşem serisi Açlık Oyunları'nın sinema uyarlaması 23 Mart 2012'de sevenleriyle buluşacak.
   Ben sabırsızlıkla bekliyorum, internette ne kadar videosu varsa izledim ve en güzellerini paylaşıyorum.

Filmin İlk Fragmanı

5 Ocak 2012 Perşembe

Mino'nun Siyah Gülü - Hüsnü Arkan (Okur Testi)


Mino'nun Siyah Gülü - Hüsnü Arkan
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

Roger Ackroyd Cinayeti - Agatha Christie


ROGER ACKYORD CİNAYETİ
Orjinal Adı: The Murder of Roger Ackroyd
AGATHA CHRISTIE
Çevirmen: Gülden Şen
Altın Kitaplar
Mart 2007 4. Basım 
288 Sayfa
MRW:
   Grange ve Ahmet Ümit kitaplarını okumayı çok severim, bu ilgim bu tarz yazan birçok yazarın ilham kaynağı olan dünyaca ünlü, dedektif öyküleri yazarı Agatha Christie’ye kaydı ister istemez. Sadece iki romanını okuma fırsatı buldum şimdiye kadar. İlki “On Küçük Zenci” idi ki, blogları gezerken yapılan yorumlar ne kadar benim düşüncemden çoook farklı olsa da, ben bu romanı çocuk hikayesi tadında buldum. Her ne kadar güzel ve akıllıca kurgulanmışsa da katil başından beri tahmin ettiğim iki kişiden biri çıktı. Ayrıca kitap 190 sayfaydı, ortada 10 tane cinayet vardı ve hepsi ardı ardına çabuk çabuk olup bitti. Biraz hayal kırıklığına uğradım belki de gerçekten şok olmayı bekliyordum..

   İkinci roman “Roger Ackroyd Cinayeti”. İlk olarak şunu söylemeliyim ki romanın zaten daha önceden olmuş (cinayet olduğundan şüpheli) bir ölümle başlaması ve hemen akabinde başka bir cinayet işlenmesi kitaba hemen adapte olmamı sağladı. Agahta Christie bu romanında yarattığı ünlü karakter dedektif Hercule Pairot’a rol vermiş. Romanı çok beğendim, çünkü cinayeti araştıran diğer kişiler sizi belli bir yere yönlendirirken, Hercule Pairot hiç tahmin etmediğiniz başka bir yön sunuyor ve şaşırıyorsunuz. Kendisi, cinayetleri “küçük gri hücreler” dediği beynini kullanarak çözmesi ve bu arada da yüksek sınıfın özel yaşamının saklı yönlerini ortaya dökmesi ile tanınan bir dedektif. Zaten A. Christie’nin bir çok romanında kullandığı bir karakter.

  King’s Abbot kendi halinde küçük bir köydür. Zengin bir adam olan Roger Ackroyd, Fernly Park’ın sahibidir. kendinden 6 yaş büyük, bir oğlu olan dul bir kadınla evlenir, dört yıl sonra kadın ölür. Uzun yıllar Roger kimseyle evlenmek istemez, daha sonra kocası ölmüş olan Bayan Ferrars ile yakınlaşırlar, herkes evleneceklerini bekliyordur ama Bayan Ferrars ölür ya da öldürülür. Ackroyd daha sonradan Bayan Ferrars’a şantaj yapıldığını öğrenir, ardından da Bayan Ferrars’ın kocasının ölümünün ardındaki gerçeği. Aynı gece Roger Ackroyd bir cinayete kurban gider. Hercule Pairot ise bu karmaşık cinayeti küçük gri hücrelerini kullanarak çözecektir.

   Agatha Christie’nin bu mükemmel kurgulanmış kitabı gerçekten okumaya değer. Polisiye sevenler okumalı bence. Kitabı okuduğunuz sürece devamlı katil hakkında bir tahmininiz oluyor ama kitabın sonlarına doğru geldikçe 2 sayfada bir tahmininiz sürekli değişiyor ki bu da gerçekten çok sürükleyici oluyor. Hele sonu gerçekten şok edici.
Kitap İçin Verdiğim Puan:

Kitabın Tanıtımından:
   King's Abbot köyündeki sakin yaşam bir anda altüst olur. Dul bir kadının şüpheli intiharı asılsız dedikodulara yol açar. Köy, ilk kocasını öldürdüğünü bilen biri tarafından kadına şantaj yapıldığı ve Roger Ackroyd'un onun gizli âşığı olduğu söylentileriyle çalkalanmaktadır. Fakat Ackroyd cinayete kurban gidince, tüm şüpheler ev halkının üstüne odaklanır. Kendini emekliye ayıran ve sebze yetiştirmek için King's Abbot köyüne yerleşen, Hercule Poirot, istemeden cinayete el koyar ve şeytani bir zekâya sahip katili yakalamaya çalışır.

4 Ocak 2012 Çarşamba

"Beyoğlu Rapsodisi - Ahmet Ümit"Okur Testi

Beyoğlu Rapsodisi - Ahmet Ümit
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

Ateşböceği Yolu - Kristin Hannah


ATEŞBÖCEĞİ YOLU
Orjinal Adı: Firefly Line
KRISTIN HANNAH
Çeviri: Elif TOZLU
Pegasus Yayınları
Haziran 2010 1.Baskı
624 Sayfa

MRW:
   “Ateşböceği Yolu” daha önceden okuduğum ama burada yorumlamadan geçmeyeceğim bir roman.

   Hiç arkadaşı olmayan Kate’in hayatı bir gün oturdukları sokağa Tully adında kızı olan genç bir kadının taşınmasıyla harika bir değişime uğrar. Kate artık gerçek ve hayatının sonuna kadar yanından hiç ayrılmayacak olan bir dosta sahip olmuştur. Kitap boyunca Kate ve Tully’nin lise, üniversite, iş ve aile hayatı boyunca yaşadığı olaylara gülerek, kızarak ve bazen de ağlayarak tanık olacaksınız.

   Yukarıdaki paragraf size bir gençlik romanı gibi gözükebilir ama Ateşböceği yolu özellikle dostluk üzerine yazılmış muhteşem bir roman. Çok kalın ama o kadar akıcı ki çok kısa sürede bitiriyorsunuz. Kitabın sonuna doğru mendilleri hazırlayın. Gece saat 2'de son sayfalarını okurken hıçkıra hıçkıra ağlıyordum, o kadar diyorum yani özellikle benim gibi duygusal okuyucular için şiddetle tavsiye edilir. Evet biraz daha bayanlara yönelik olduğunu da söylemeliyim bu arada. Annem, ablam ve teyzemden sonra okuduğum kitabı bitirir bitirmez hemen arkadaşıma verdim. O kadar beğendim ki hangi kitabı okusam diyenlere hemen Ateşböceği Yolu’nu öneriyorum. Hiç sıkılmadan okunan bir hikaye. Günümüzde çok zor bulunan ve herkese nasip olmayan arkadaşlık ancak böyle güzel bir biçimde anlatılabilirdi bence.

   Yazarın Ateşböceği Yolu’ndan başka 2 romanı daha var. Diğerlerini okumadım ama arkadaşlarımdan duyduğuma göre Kış Bahçesi de aynı konuları işleyen bir romanmış hatta sadece kahramanların isimleri değişik, yine hemen hemen aynı olaylarmış.

Altı Çizilesi: 
   "Onlara Ateşböceği Yolu kızları derlerdi. Uzun zaman önceydi otuz seneden fazla ama şimdi yatağına uzanmış, dışarıda kopan kış fırtınasını dinlerken ona her şey sanki dünmüş gibi geliyordu."

   "Geceleri yan yana olan evlerinden sıvışıp o yolda buluşurlardı. Pilchuck Nehri’nin kenarında oturup aşırdıkları sigaraları içer, bağıra bağıra, Bılly Don’t Be a Hero şarkısını söyler ve birbirlerine her şeyi anlatırlardı. Artık onları tanıyan herkes için Tully ile Kate olmuşlardı ve otuz yıldan daha uzun süre bu arkadaşlık, yaşamlarının hasar geçirmeyen bölgesi olmuştu: Güçlü, dayanıklı, güvenilir. Söylenen şarkı yıllar geçtikçe değişmiş, ama Ateşböceği Yolu’nda verilen sözler aynı kalmıştı."

"Baba ve Piç - Elif Şafak" Okur Testi


Baba ve Piç - Elif Şafak
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın Okur Testi


Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın - Jonathan Safran Foer
Okur Testi
İyi Eğlenceler...

3 Ocak 2012 Salı

"Aklından Bir Sayı Tut - John Verdon" Okur Testi

Sizler için hazırladığımız yeni test

Aklından Bir Sayı Tut - John VERDON

İyi Eğlenceler....

Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan (Okur Testi)

   Merhaba kitapseverler, Beyaz Kitaplık olarak yeni yıla yeni bir konseptle girmek istedik ve artık okuduğumuz kitapların mini testlerini hazırlayacağız.  Seveceğinizi umuyoruz, şimdiden herkese iyi eğlenceler.....

İlk Testimiz...

Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...